“Basın arşivlerimize, kütüphanemize, başvuran kadınların yaşamlarını anlattıkları başvuru formlarımıza el koydular ve imha edecekler. Masa, sandalye, bilgisayar tekrar alınır ama bu gibi şeyleri biriktirmek yıllar sürüyor.”

MEYDAN

Zozan Özgökçe ile Röportaj: Kapatılan Van Kadın Derneği’nden Yükselen Mücadele Sesi

Van Kadın Derneği (VAKAD), OHAL kapsamında çıkarılan bir KHK ile kapısı mühürlenip faaliyetleri durdurulan 375 dernekten biri. KHK’ya göre, “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı olan” bir dernek. Her türlü hak ve özgürlüğün budana budana güdük kaldığı memleketimizde bu yapılan, 2004’ten bu yana kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetle mücadele eden bağımsız bir derneğin kapısına kilit vurmak değil sadece; Vanlı kadınları, sorunlarına getirilecek çözümlerden mahrum bırakmak. VAKAD’ın kurucularından Zozan Özgökçe, belediyelerin kadın merkezleri de kapatıldığı için şiddet gören bir kadının gidecek yeri kalmadığını söylerken “Ya şiddete katlanacak, ya da ölmeyi bekleyecek” ifadesini kullanıyor. Devlet, kadınları çaresizliğe mahkum etmeye çalışsa da derneğin aktivistleri çalışmalarını sürdürüyor ve halen kadınlardan gelen başvuruları değerlendiriyorlar.

 

Kapatılmanın ardından dernek yaptığı yazılı açıklamada feminist mücadelenin hiçbir iktidara boyun eğmeyeceğini söylüyordu. “Binalarımıza, ofislerimize, kapılarımıza mühür vurup, anahtarlarımızı alabilirsiniz ama mücadelemizi, dayanışma ruhumuzu alamazsınız. Onca emeğimizi çalamazsınız. Kapımıza mühür vurabilirsiniz ama gözlerimize, ruhumuza, çalışmalarımıza mühür vuramazsınız.” VAKAD’ın çalışmaları, öncelikli olarak erkek şiddetine maruz kalan kadınlara odaklanmış olsa da yıllar içinde töre cinayetlerinden kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmelerine, kadına yönelik cinsel taciz ve tecavüzden enseste kadar pek çok konuyu ele aldı. Değişimi ve dönüşümü hedefleyen somut politikalar üreterek hem Vanlı hem de mülteci kadınların haklarını savundu.

 
VAKAD’ı kurmaya nasıl karar vermiştiniz?

 

Derneği erkek şiddeti görmüş kadınlar olarak kurduk. Tamamen kendimizden yola çıktık yani. Bu açıdan tam anlamıyla tabandan bir örgütlenme. O yüzden bizim herhangi bir örgütle veya kurumla alâkamız olmadı hiçbir zaman. Bağımsız bir dernek olduğumuzu hep vurguladık. Van’da kadınlara değen hiçbir konuya uzak kalmadık. Her zaman gönülden çalışan kadınlar olduk. Van depreminin ardından toplumsal cinsiyet rollerine duyarlı afet yönetiminin nasıl olması gerektiğini gösterdik. Kadınlardan, kadınlar ve çocuklara akan bir ağ kurduk. Deprem süresince yaptığımız yardım ve desteklerin terör örgütüne sempati kazandırmak amaçlı olduğu iddiasıyla 2013’te derneğe dava açıldı. Onu bile bir örgütle ilişkilendirmeye çalıştılar. Neden? Çünkü hükümetle bağlantılı değiliz.

 

Kapatılmayı neye bağlıyorsunuz?

 

20 tane üyesi olan, çoğunlukla şiddet görmüş, bu konuya duyarlı kadınların oluşturduğu bir derneğin neden kapatıldığını anlamak güç. Bunun OHAL durumuyla pek ilgisi yok bence. Toplumda etki yaratabilecek, bazı kesimleri uyandırabilecek, söylediği dinlenebilecek kurumların kapatıldığını düşünüyorum. Şu anda çoğunlukla AKP’yi destekleyen örgütler açık. İHD ve Mazlumder gibi etki alanı geniş olan ancak kapatılmayan dernekler var. Onların da üyelerine yönelik saldırılar mevcut. Burada sivil toplumu çökertmek gibi bir amaç olduğu çok açık.

 

Muhalif seslerin susturulduğu bu dönemde toplum tektipleştirilmeye çalışılıyor aslında. Söz konusu kadın ve kadın hakları olduğunda hassasiyet daha da artıyor. Sesi yüksek çıkan kadın, iktidar için bir tehdit. Biz onların istediği kadın modeline aykırıyız. Kadın dediğin itaatkâr olmalı, anne olmalı, hamileyken parkta spor yapmamalı! Kadın boşanmak isterse öldürülebilir; kocasına iyi halden indirim verilebilir. Tacizciler, tecavüzcüler tutuklandıktan kısa süre sonra salıverilirler.

 

İktidarın kadınla hep bir meselesi mevcut ama ülkenin doğusunda mücadele yürüten kadınlarla başka türlü uğraşıyor sanki?
 

İktidar burada daha çok tehlike görüyor. Buna bağlı olarak da ekonomik, etnisiteye ve cinsiyete dayalı her türlü sömürü var. Derneği kapatmaya gelenler sivil giyimliydi. “Madem bu kadar tehlikeliyiz tanklarla, tomalarla gelseydiniz” dedik.

 

Kapatılmanız bölgede yaşayan kadınları nasıl etkiledi?
 

Şu anda kadınların gidecek bir yerleri kalmadı. Belediyelere kayyum atandığı için onların kadın merkezleri de kapatıldı. Çocukların gittiği ücretsiz kreşler kapatıldı. Bunlar basında pek yer almadı bile. Biz normalde üç ayda, eğitimler, semineler ve çalışmalarla 1800 kadına destek veriyorduk. Kapalı olduğumuz süreçte bu kadar kadına ulaşabilmemiz mümkün değil. 30 çocuğun okul öncesi eğitim aldığı bir merkezimiz vardı. Çocukların eğitimlerini yarıda keserek o merkezi de kapadılar.

 

2017’de hayata geçirmeyi planladığınız “Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür” projesinden biraz bahseder misiniz? Gerçekleştirebilseydiniz kimlere ulaşacaktınız?
 

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu destekli bu projeyle 92 köyde 8000 kadına ulaşacaktık. 30 ay boyunca bu kadınlara destek olacaktık. Devlet köylerde hiçbir şey yapmıyor. Köyler şu anda tamamen atıl vaziyette. Biz daha önce de oralarda çeşitli çalışmalar yaptık. Yaşanan sorunları çok iyi biliyoruz.

 

Yine de size ulaşan kadınlar oluyor mu?
 

Telefonlarımızdan ulaşıyorlar ama faturalarımızı ödeyemiyoruz, hatlarımızı kapatamıyoruz. Devlet bizi çok ciddi bir şekilde cezalandırıyor. Daha önce kapatılan derneklerin borçları ödenmiş. Bizim bankada paramız olmasına rağmen borçlarımız ödenmiyor. O borçları bireysel olarak ödeyecekmişiz. Basın arşivlerimize, kütüphanemize, başvuran kadınların yaşamlarını anlattıkları başvuru formlarımıza el koydular ve imha edecekler. Masa, sandalye, bilgisayar tekrar alınır ama bu gibi şeyleri biriktirmek yıllar sürüyor.

 

Peki bu el koymaların amacı ne?
 

Tarihimizi yok etmek. Bu sadece Van’ın değil, tüm kadın hareketi tarihinin bir kısmının yok edilmesi demek oluyor. Resmen kadın düşmanlığı işte. Kadının tarihine bile düşman bir zihniyet.

 

Konuyla ilgili hukuki bir süreç başlattınız mı?
 

Bu konuda bütün örgütler beraber hareket edeceğiz. Anayasa Mahkemesi’ne başvurmak için 60 günlük süremizin dolmasını bekliyoruz. Sürecin başlayabilmesi için OHAL’in de bitmesi gerekiyor.

 

Bu OHAL’de kapatılma kararıyla karşılaştınız ama aslında 90’lardan beri OHAL’le yaşıyorsunuz. Kadınlar için OHAL’le yaşamak ne anlama geliyor?
 

OHAL’in her açıdan baskısı var kadınlar üzerinde. OHAL’de yaşamak geleceğini planlayamamak demek. Bir kadının OHAL yokken hayatını istediği şekilde kurgulaması pek mümkün değilken OHAL’de bu daha da zor oluyor. Tabii bunda kadının toplumsal cinsiyete dayalı roller çerçevesinde kendisine sunulmuş bir hayata doğmasının büyük rolü var. Diğer yandan, şiddetin ve OHAL’in uzun süreli etkilerinden biri yaşamı planlama kapasitemizin elimizden alınması. Hayatta kalma mücadelesi diğer tüm yaşamsal ihtiyaçlarımızı geride bırakmamıza sebep oluyor.

 

VAKAD’ın kapatılmasının genel olarak kadın hakları ve mücadelesinde nasıl bir etkisi oldu sizce?
 

Kadınların hakları ve örgütlenmesi açısından bir geri adım. Zaten Türkiye özellikle kadın hakları konusunda bir adım ileri, beş adım geri gidiyor. Bu durum iktidarın erkek egemenliğini kuvvetlendiriyor.

 

VAKAD’ın ve Türkiye’de kadın hareketinin geleceğine dair umutlu musunuz?
 

VAKAD, biz feminist kadınlar için bir araç. VAKAD kapanır, bir başka isimle, bir başka tüzel kişilik çevresinde örgütleniriz. Bu sorun değil. Ancak bunca yıllık emeğimizin böyle imha edilmesi tüm kadın hareketine yapılan bir haksızlıktır. Her şeye rağmen umudum var. Bu coğrafyadaki bütün örgütlü feminist kadınlardan umut, enerji ve dayanışma alıyoruz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YKorona Günlerinde Dört Duvar Arasında
Korona Günlerinde Dört Duvar Arasında

Koronavirüsten korunmak için evden çalışma imkânı olanlar hanelerine çekilince halihazırdaki toplumsal cinsiyet eşitsizliklerin daha da derinleşmesi kaçınılmaz hale geldi.

KÜLTÜR

YBir garip güzellik ritüelinin düşündürdükleri
Bir garip güzellik ritüelinin düşündürdükleri

2017’de estetik cerrahlara başvuran hastalardan %55’i selfie’lerde daha iyi görünme talebiyle operasyon istedi.

KÜLTÜR

Y“Bizim buralarda bekâr olmaz, buralar hep aile yeri”
“Bizim buralarda bekâr olmaz, buralar hep aile yeri”

KONDA anketinde bekâr olarak ilişkide olmak %85 oranında günah, %90 oranında ayıp!

Bir de bunlar var

Devlet Hastanesinde Narkozsuz Kürtaj Dehşeti
Sare Davutoğlu, Feministler ve Uzlaşının Sınırları
Nihayet! Dünya Sağlık Örgütü Trans Kimlikleri “Ruhsal Bozukluk” Kategorisinden Çıkardı

Pin It on Pinterest