Monika Mróz’un Calvert Journal‘ın “Women Recollected” projesi için kaleme aldığı yazının çevirisidir. Kültür dünyasının 20. yüzyıldaki unutulmuş öncü kadınlarına ışık tutma şiarıyla yola çıkan projeyle rastlaşmaya, ileriki haftalarda da, yine bu sayfalarda devam edeceksiniz.
Polonyalı fotoğrafçı Zofia Rydet, 67 yaşındayken yurdundaki her haneyi fotoğraflamayı kendine görev edinmişti. Sanatçının 30.000 fotoğraftan oluşan ve İngiltere’de ilk kez Family Values: Polish Photography Now [Aile Değerleri: Polonya Fotoğrafçılığının Bugünü] projesinin bir parçası olarak sergilenen benzersiz arşivini artık Calvert 22 Space’de görebilirsiniz (2018).
Zofia Rydet sıradan bir kadın değildi. Fotoğrafçılığa ancak 40 yaşını geçtikten sonra başlamış, alaylı bir sanatçıydı. Meslektaşları tarafından sıklıkla duygusal bir amatör olarak görülen sanatçı, insanı ve onun hislerini çalışmalarının merkezine koymaktan hiç vazgeçmemişti. 1978 yılında, halihazırda 300’den fazla sergiye katılmış olan Rydet, Polonya’daki her bir evi belgelemek üzere çetin bir projeye girişti. Projeyi nihayete erdirememesine rağmen, Sosyolojik Kayıt [Sociological Record] en kıymetli eseri ve en büyük takıntısı haline geldi. 20 yılı aşkın bir süre, kapı kapı dolaşıp 30.000’den fazla fotoğraf çekerek Polonya’da daha önce görülmemiş ölçekte bir proje yarattı.
Döneminin kavramsal eğilimlerine karşı direnen Rydet, kariyeri boyunca hümanist fotoğrafçılık vizyonunu sürdürmeye devam etti. 1959 yılında, küratörlüğünü Edward Steichen’ın yaptığı bir Varşova’daki bir sergiyi, The Family of Man’i [İnsanlık Ailesi] görmeye gitti. Doğum, aşk ve ölüm gibi en yüce insan deneyimleri hakkındaki bu görsel deneme, Rydet üzerinde büyük bir etki bıraktı. Fotoğrafın insana dair hikâyeler anlatmakta elzem bir mecra olduğunu hissetti ve bunu bir görev telakki etti. Bu güçlü duygularla ilk büyük projesi, Little Man’e [Küçük İnsan] başladı. Rydet, 1952 ve 1963 yılları arasında Polonya, Arnavutluk, Bulgaristan, Yugoslavya ve Mısır’ı dolaşarak savaş sonrasındaki zorlu koşullarda yaşayan çocukları belgeledi. Çocukların dünyasında, yetişkinlerin kirli dünyasında olanlarla aynı şeylerin süregittiğini ifade eden Polonyalı doktor ve çocuk kitapları yazarı Janusz Korczak’ın sözlerinin rehberlik ettiği Rydet’in bu çalışması, çocukluğun pastoral görüntüsünden alabildiğine uzaktı. Rydet seriyi, bir belge ya da kayıt gibi görmüyordu; bunun ötesinde, onun insana dair genel bir hakikati anlatması gerekiyordu. Seyirciden basitçe görüntülere bakması değil, sorunu fark etmesi ve anlaması bekleniyordu. Rydet bunu elde etmek için fotoğrafları Korczak’ın yazılarından parçalarla yan yana koydu. Benzer şekilde, dört yıl sonra, yalnızlık ve yaşlılık korkusuna dair konuşmak için Time Passing [Zaman Geçer] serisinden görüntüleri birleştirdi.
Yeni ifade biçimleri arayan Rydet, 70’lerde fotomontaj yapmaya başladı. Bir dizi rahatsız edici ve sürreal kolajdan oluşan The World of Feelings and Imagination [Duygular Dünyası ve İmgelem], dehşet ve çatışma dolu bir dünyayı gözler önüne seriyordu. Aslında Rydet yine insandan ve doğumundan itibaren insanın nasıl tehdit altında olduğundan bahsediyordu. Bunu, “bu seri, insanın duyguları ve arzuları, tek çaresi sevgi olan yalnızlık ve korku ile yokoluşun trajedisi hakkında” diye açıklamıştı.
Başyapıtı olan Sosyolojik Kayıt, Rydet’in Polonya Jelcz’deki bir araba fabrikasına yaptığı ziyaretten doğmuştu. Rydet, her biri farklı şekilde düzenlenmiş yüzlerce çalışma alanını gördükten sonra insan ve nesneleri arasındaki ilişkiyle ilgilenmeye başladı. Hepsi bir arada asılmış erotik afişler, futbol oyuncuları, film yıldızları ve kutsal görüntüler, sahipleri hakkında onların esasen açığa vurmak istediklerinden daha fazlasını söylüyordu. Rydet, böylesi şeylerin estetik ya da din ve siyaset üzerine görüşler olarak özel alana nasıl tercüme edilebildiğini araştırmak istedi. 1978 yılında, halihazırda 67 yaşındayken proje üzerine çalışmaya başladı. Projeye Podhale’de başladıysa da zamanla yalnızca Polonya’da değil, Fransa, İngiltere ve Litvanya’da da 100’ün üzerinde köy ve şehri ziyaret etti. Sosyolojik Kayıt, temalarına göre belirlenen serilere ayrılıyordu. Yani, örneğin, “The Presence” [Mevcudiyet] Papa II. John Paul’ü çevreleyen kitle kültünden bahsederken “The Myth of Photography” [Fotoğrafçılık Miti] aile fotoğraflarının özel alandaki önemine odaklanıyordu. Ama Sosyolojik Kayıt’ın merkezinde insan portreleri vardı.
Kompozisyon oldukça titiz ve tutarlıydı – görüntüler geniş-açılı lens ve güçlü flaş ile, çoğu zaman modeller gülümsemeksizin, doğrudan kameraya bakarlarken çekilmişti. Rydet, insanların “bu anın öneminin farkına vardıklarını, sanki ruhları ölümsüzleştiriliyormuş gibi” oldukların söylemişti. “Fotoğrafçı, zamanı durdurma becerisine sahip, ölümle savaşabilecek bir sihirbaz rolüne bürünüyordu.”
Rydet bu unutulmuş yaşlı insanların hayatlarını uzatabilecek tek kişinin kendisi olduğuna inanıyordu. Aslında birçoğu fotoğraflandıktan sonraki birkaç sene içinde göçüp gitmiş, evlerini boş bırakmışlardı. Polonya’nın kırsal kesimi büyük bir hızla modernleşiyordu ve bu komünizm sona erdikten sonra da devam edecekti. Yıllar geçtikçe, Sosyolojik Kayıt güçlü bir tarihsel değer kazandı, geleneksel Polonya kırsalı tamamen kaybolup gitmeden önce çağdaş izleyicinin ona tanıklık etmesine olanak sağladı. Rydet, şehirdekilere nazaran kırsal hanelerde yaşayan insanları ziyaret etmeyi tercih etti, onların bilgeliklerini ve özgünlüklerini methetti. Ne var ki, onları fotoğraflarını çektirmeye ikna etmek kolay bir iş değildi. Anna Bohdziewicz, bir keresinde şöyle demişti: “Rydet mi?! Teröristin tekiydi. İnsanlar onu içeri almak istemediklerinde onlara bu fotoğrafları Papa için çektiğini söylerdi. Nihai argümanı buydu.” Kapıdan girdikten sonra güven kazanmanın bir diğer yöntemi de içeride ilgisini çeken bir unsur seçmek ve onun hakkında yorum yapmaktı. Bu sıradan bir şey ya da son derece kiç bir parça olabilirdi, yine de sahibi benzersiz ve güzel bir şeye sahip olmanın rahatlatıcılığına kavuşmuş olurdu.
Rydet’in arşivi yıllar içinde bazıları hiçbir zaman yıkanmamış olan yüz binlerce negatife ulaştı. Basit görünen bir belgelemenin insanlığa dair daha büyük bir hakikati açığa çıkardığını fark etti ve bu onu daha önce hiçbir şeyin olmadığı kadar kendine çekti. Bunu, “fotoğrafı soluyorum ve geri kalan her şeyi unutuyorum. Benim için bir afyon işlevi görüyor. Hayatın beni etkileyen tüm parçalarını durdurup kaydedebildiğim için öyle zengin hissediyorum ki,” diyerek açıklamıştı. Hayatları ve nesneleri unutulmaktan kurtarırken zamanın geçip gidişinin kaçınılmaz sonuçlarını hissetmeye başladı. Hâlâ üzerinde çalışması gereken ne çok materyal olduğunu bildiğinden karanlık odadan neredeyse çıkmaz oldu. Bir mektubunda, arkadaşına “çok az zamanım var ve zaman çabucak geçiyor. İhtiyarlığım giderek tiksindirici bir hal aldı. Bunu kabul etmek benim için güç, bununla savaşmaksa daha da güç,” diye yazmıştı. “Hâlâ bir sürü planım var. Daha fazla zamanım olsaydı ne çok şey yapabilirdim.” Aynı sıralarda, meslektaşları vefat ettiğinde neler olduğunu gördüğünden ölümünü takiben bütün negatiflerinin atılacağından neredeyse takıntılı bir şekilde korkar olmuştu. “Binlerce görüntü kaydettim. İnsanlar ne kadar aptal olduğumu düşünecekler,” demişti, “ama farklı seriler üretmek için tüm bu fotoğraflara ihtiyacım var. Ölürsem, bu çalışmaların bir değeri olacak. Lütfen onları atmayın!”
Neyse ki, Rydet’in vasiyetine kulak veren ve sanatsal mirasının tamamını koruma altına alan insanlar var. Vefatından bu yana, Rydet’in çalışmaları çeşitli sergi ve yayınlarda yer aldı. 2011’de kurulan Zofia Rydet Vakfı fotoğrafçının muazzam mirasının envanterini çıkarma ve bu mirası dijitalleştirme görevini üstlendi. Rydet’in çalışmalarını internet sitesinde seyircileri ile paylaşmanın yanı sıra, fotoğraflardaki yerleri yeniden ziyaret etme projesi de dahil olmak üzere, sanatçının çalışmaları ile ilgili çeşitli etkinlikler düzenlendi. Sosyoloik Kayıt’tan bu yana dünyanın yıllar içinde ne kadar değiştiğini ve bu evlerin bugün ne kadar egzotik göründüklerini göz önüne alınca, Zofia Rydet’in üstlendiği görevi başarıyla tamamladığı anlaşılıyor.