Bir haftadır Yüzyıllık Yalnızlık romanıyla ilgili üretilen illüstrasyonlara bakıyorum, kendimce bir derleme yapacağım 5Harfliler okuyucusu için, hep beraber kitabı yad edeceğiz. Neden? Çünkü 30 Mayıs 1967 kitabın okuyucuyla buluştuğu tarih. O kadar çok iş var ki üretilmiş romanla ilgili illüstrasyonlar, resimler, yerleştirmeler… En sonunda kitabın ilk baskısı için yapılan kapağı seçmekle yetinebildim.
Bu Mayıs ayı boyunca kitabın yaratılış sürecine, önemine, yerine, 44 dile çevrilmiş olmasına, Don Quixote’tan sonra İspanyolca yazılan en önemli roman olmasına dair pek çok yazı yayınlandı. Büyülü gerçekçilik akımının edebiyatta adı bile yokmuş o zamanlar. Eleştirmenler kitabın türünü, nasıl bir şey olduğunu tanımlamakta zorluk çekmişler. 13 ayda yazmış Marquez kitabı ve çok da korkuyormuş hiç tutmayacak olmasından. Başını kaldırmadan çalıştığı bu zamanlar boyunca evi karısı Mercedes ayakta tutmuş, yeri gelince evdeki eşyalar satılmış. Hatta romanı yayınevine yollama günü geldiğinde, paraları yetmediğinden ancak ilk yarısını postalamışlar. Rehine bırakılan eşyalardan elde edilen para ile de diğer yarıyı.
Bugüne dek 45-50 milyon kopyanın satıldığı söyleniyor, yayınevleri rakamları bunlar, ne kadar korsan baskı var bilinmiyor tabi (mesela, 1990’da Çin’e yaptığı bir seyahatte korsan baskıları görünce çok sinirlenen Marquez ölümünden yüz bile değil yüz elli yıl sonrasına kadar Çinlilerin kitabın yayın haklarını alamayacaklarını belirtmiş. 2011’de bir yayınevi 1 milyon dolar ödeyerek aldı ama hakları, bir buçuk asır kadar beklenmemiş oldu). Biz de ilk yayının 1974’te yapıldığını gördüm bir yerde, ne kadar güvenilir bu bilgi bilmiyorum, öyleyse hızlı davranılmış sayılabilir. Seçkin Selvi’nin çok iyi çevirisiyle 1984’te Can Yayınları tarafından yeniden yayınlanan kitap, galiba en son 43. baskısında. Can Yayınları’nın sitesinde romanın değişik dillerdeki kapaklarına yer veren güzel de bir derleme yayınlanmış.
Şimdi bunları size hızla yazarken, tüm bu okuduklarım içinde aklımda en çok kalanın roman ilk yayınlandığında yapılmış olumsuz eleştiriler olduğunu fark ediyorum. Bunlar da sayıca az değil, pek çok kaynakta yer alıyor. “Yani o kadar da iyi değil diyenler, çok abartılıyor canım” diyenler… Bunlar da bu tarihte yer alıyor elbette, ama insan okurken gülümsemeden edemiyor. Olumsuz eleştiri de bir tür ihtiyaç herhalde insanlar için. İşte kimi göklere çıkarır, kimi hırpalamaya çalışırken roman neredeyse tüm dünya kültürleri içine sızıvermiş. Yazının başında bahsettiğim, üretilen iş çokluğunun sebebi boşa değil. Ben yine de aşağıya bir tek örnek, bir illüstrasyon bırakıyorum:Baba Jose Arcadia Bueniad öldüğünde Macondo üzerine yağan sarı çiçekler.
Sizin favori kahramanınız kimdi acaba? Benim ki kitabın ilk sayfalarından itibaren Ursula Iguaran Buenida olmuştu ve ilelebet de öyle kalacak.