Zadie Smith geçen hafta tartışmalı(k) laflar etmiş, okudunuz mu?
İnci Gibi Dişler, Güzelliğe Dair, NW Londra, İmza Toplayan Adam romanları Türkçe’ye de çevrilen Smith, Edinburgh Kitap Festivali’nde katıldığı bir panelde, yedi yaşındaki kızı Kit’e hazırlanıp evden çıkmak için 15 dakikalık limit koyduğunu söylemiş.
“Ona kuralı şu şekilde açıkladım: sen vaktini boşa harcıyorsun, kardeşinse vaktini böyle şeylerle harcamıyor. Hayatının her günü üzerine gömleğini geçirip kapıdan çıkmaya hazır olacak, ve senin bir buçuk saatini makyaj yaparak harcaman umrunda bile olmayacak.”
Smith’i bu kuralı koymaya iten şey, kızının aynaya çok fazla bakmaya başladığını fark etmesiymiş. “Bu durum beni çileden çıkarmaya başladı. Spontane şekilde bu prensibi uygulamakta karar kıldım: 15 dakikadan uzun sürüyorsa yapmayacaksın.”
“Bu kontür makyajı işi anladığım kadarıyla bir buçuk saat filan sürüyor ve bu fazla uzun. Böyle bir kural koymak kızıma kadın güzelliği konusunda devasa bir vaız vermekten daha iyiydi, pratik bir kural olarak anladı, zaten beni ve nasıl hazırlandığımı, ne kadar sürdüğünü de görüyor.”
Gördüğünüz gibi fazla ayrıntılı bir açıklama değil, ve yedi yaşındaki kızın makyaj yapmaya başlamasına muhtemelen henüz varsa bile, aslında 15 dakika da o kadar kısa bir süre değil. Yani Smith makyaj yapmayalım, makyaj düşmandır da demiyor, kendisinin makyaj yapmadığını da iddia etmiyor.
Fakat popüler feminizmde bu “çok konuşulacak açıklamalar” kılıklı minik tartışmacıklar hüp diye içerik mezesine dönüşebildiğinden, bu sözler epey yerde haber olmuş (okumakta olduğunuz yazı da sistemin çarkını kıramadı maalesef). Zadie Smith sen kendiliğinden çok güzelsin, 45 dakika Bob Ross gibi ayna karşısında ‘şuraya da güzel bir elmacık kemiği konduralım’ diye uğraşmak zorunda kalanın derdinden ne anlarsın‘dan tutun, makyaj yapmaktan hoşlanan, bunu ritüel belleyen kadınları suçlamak senin ne haddine diyen olmuş. Ve işin sonu yine, ben kadınsam ve bunu yapınca kendimi iyi hissediyorsam demek ki feminist bir şey’de noktalanmış.
“Ama canım öyle istiyor/seviyorum/kendi seçimim sen kim ne hakla” bu tip tartışmaları bazen daha başlamadan bitirebiliyor. Güzellik endüstrisi gibi itici gücü kadınların eksikleri ve kusurlarından rahatsız olması olan milyar dolarlık bir endüstriyi, bakım ve makyaj kadınların bireysel olarak yapmaktan hoşlandığı, kendilerini daha iyi hissettiren şeyler diye eleştiremeyecek bir noktaya mı geldik? Diğer taraftan da, diyelim ki eleştirdik, diyelim ki çok ayığız. Paradoksları, çelişkileri, her türlü baskılayıcı sistemdeki rolümüzü itiraf etmekle sorun çözülüyor mu? Siz ne düşünüyorsunuz?