Pınar Dağ, Kadir Has Üniversitesi’nde veri gazeteciliği dersleri veriyor. Veri gazeteciliği nedir, ne işe yarar, neden böyle popülerleşti… bunları anlattı. Söyleşiden parçalar; buyurun…
Veri gazeteciliği ile veritabanı gazeteciliği arasında ne fark var?
Veritabanı gazeteciliğinde, zaten var olan verileri işliyorsunuz. Veri gazeteciliğinde ise önce verileri buluyorsunuz, sonra işliyorsunuz.
Veri gazeteciliği neden popülerleşti?
İnternet sayesinde, aslında. Bilgiye erişim, veriye erişim kolaylaştı. Her gün üretilen veriyi kontrol edemiyoruz artık. Anlamaya çalışmak bile giderek zorlaşıyor. Bu yüzden de ara uzmanlara ihtiyacınız var. Haber merkezlerinde veri bölümleri olması gerekiyor.
Veri gazetecisinin hangi becerilere sahip olması lazım?
Öncelikle temel haber ilkelerini iyi bilmesi. Habercilik yapıyorsunuz sonuçta. Ne yaptığınızı iyi anlamanız lazım. Veri heyecan verici, gerçekten seksi bir şey. Ama sıcakken alıp kullanmak riskler barındırıyor. Veri kaynaklarınızı nasıl doğrulayacağınızı bilmeniz çok önemli. Veriyi nasıl toplayacağınıza hakim olmak… veriyi bulmak, anlamak… veri teknolojilerini, türlerini anlamak… analiz yeteneğinizin gelişmiş olması… “Excel biliyorum” diyen birçok kişi Excel’i bilmiyor, mesela. Bir gazeteci en basitinden Excel’i iyi bilirse korkabileceği hiçbir şey yok. Çünkü geliştirilen bütün istatistik, analiz ve görselleştirme araçları Excel’in temel mantığıyla işliyor.
Veri gazeteciliğinin haberleri takip eden kişilere ne faydası var?
Haberin doğruluğu bizim için çok kıymetli bir şeye dönüştü. Dijital kimlikler bile sahte çıkabiliyor. İki-üç gün önce BBC’nin bir haberini okudum; sanırım Latin Amerikalı biri, savaş fotoğrafları çektiğini söyleyerek yıllarca BBC, UNICEF gibi büyük kurumları kandırmış. Meğer İngiliz bir fotoğrafçının fotoğraflarını kullanıyormuş. Röportajlar vermiş, bütün dünyayı aldatmış, bütün dünyayı… Düşünebiliyor musunuz? Artık veri kullanmazsanız okuyucu haberinize inanmayabiliyor.
Bu işi en iyi yapanlar kimler?
FiveThirtyEight iyi yapıyor. Hatta, baş editörü Nate Silver, ABD başkanlık seçimini Donald Trump’ın kazanacağını söylediğinde herkes ona gülmüştü. The New York Times’ın UpShot’ı çok iyi. The Washington Post, the Guardian çok iyi yapıyor bu işi. Al Jazeera de iyi. Mona Chalabi elle çizim yapıyor ve en iyi veri gazetecilerinden biri. Türkiye’de de veriyi kullanmaya çalışan çok kişi var. Türkiye’de veri gazeteciliğini en çok Herkese Bilim Teknoloji dergisi yapıyor herhalde. Veri teknolojilerini çok iyi kullanıyorlar. Doğruluk Payı var, teyit.org var… Ama onlar bile Türkiye İstatistik Kurumu gibi güvenilir gözüken kurumların verilerini doğrudan kullanıyor, doğruladıklarını görmüyoruz. Birilerinin o verileri de doğrulaması gerekir.
Türkiye’de devlet kurumları verilerini halka açmaya hevesli mi?
Aslında, hep kötü niyet arıyoruz ya… Yoo, mesela, e-Devlet gibi muazzam bir oluşum var. Yakınlarda bir veri kampı için Tanzanya’ya gideceğim. Sağlık Bakanlığı, Afrika’ya seyahat edecek kişilerin hangi aşıları yaptırmaları gerektiğini gösteren şahane bir harita hazırlamış. Görünür Belediye gibi bir proje geliştirilebiliyor. Zaten biz devletin kurumlarından bütün verileri istemiyoruz. Bir standart oluşturmak istiyoruz. Türkiye de yavaş yavaş ilerliyor.
Ülkedeki şirketler, sivil toplum kuruluşları verilerini açmaya yanaşıyor mu?
Birkaçı, evet. Sivil toplum örgütleri de kendilerini geliştirmeye çalışıyor ama bu da gerçekten çok sınırlı. Hepsini itham etmiyorum ama… Verilerini açmıyorlar, şeffaf değiller, ne kadar bütçe aldıklarını bilmiyorsunuz, kimin fonladığını anlayamıyorsunuz. İnsanlar şeffaf olmayınca, kurumları da şeffaf yönetmiyorlar. Çok ciddi ikiyüzlüyüz. Bu ikiyüzlülük her alana yayılmış durumda. Salgın gibi. Cehalet var, ikiyüzlülük var. Bir yere girip, bir veriyi rahatlıkla filtreleyip, alıp kullanabildiğimi hatırlamıyorum. Ya kazımam ya yazıp istemem gerekir…
Kuruluşları verilerini açmaya itmek için ne yapılabilir?
Önce bunu istemeleri gerekiyor. Bu veri ekosistemi büyütülecek bir şey değil ama küçültülecek bir şey de değil. Bir haber sitesi bile kendi verilerini daha görünür hale getirebilir. Algoritma geliştirebilir, anahtar kelimeler koyabilir, haberin indirilmesini sağlayabilir… Böylece haberlerinde cinsiyetçi bir dil kullanıp kullanmadığını inceleme olanağımız olabilir, mesela. Bu, büyük bir maliyet gerektirmiyor. Ben atölyelerde, derslerde kullandığım verilerin hemen hepsini açıyorum. Açık Veri ve Veri Gazeteciliği Derneği olarak da belediyelere gidip dünya örneklerini göstereceğiz, verilerini açarsanız şunlar şunlar işinize yarar, diyeceğiz. İlgilenirlerse onlara yardımcı olacağız. Buradaki ana hedefimiz demokratikleşme. Bu, gezegeni dönüştüren bir şey. Müthiş bir aktivizm anlamını taşıyor.
Türkiye’deki gazeteciler zaten açık olan verileri yeterince kullanıyor mu?
Hayır. Gazetecilerin verileri nasıl kullanacağını, işleyeceğini bilmesi gerekiyor ama bununla ilgilenmiyorlar, buna zaman ayırmıyorlar. Şu an bizim yaptığımız şey, gazeteciliği savunmak, gazetecilik alanını korumak. Bir veri gazeteciliği ajansı kurulsa, o ajans haber kuruşlarına “Ben sana ayda şu kadar veri temelli içerik sağlayabilirim” dese… bunlara ihtiyacımız var. Gürcistan’da, Batı’da eğitim almış ama ülkesine geri dönüş bir grup gazeteci bunu yapıyor, örneğin. Türkiye’de Cumhuriyet, ekonomi sayfalarında çok ciddi derecede görselleştirmeye gidiyor ama görseller o kadar kötü ki okuyamıyorsunuz. Çiğdem Toker müthiş araştırmacı habercilik köşeleri yazıyor ama onları o kadar kötü işliyor ki bir sürü rakamla karşı karşıya kalıyorsunuz. Oysa günümüz teknolojilerine biraz daha ayak uydursa daha büyük bir etki yaratabilir.
Bu konuyla ilgilenenlere önerebileceğiniz adresler var mı?
Twitter’da #ddj diye bir etiket var, dünya çapında çok iyi kullanılıyor, öncelikle onu takip edebilirler. Dünyadan veri gazetecilerinin bulunabileceği bir rehber var. Birlikte çalıştığımız öğrencim Sadettin Demirel’i takip edebilirler. Çiğdem Toker’in köşe yazıları okunabilir. Eğitim için de Açık Veri ve Veri Gazeteciliği Derneği’nin sitesini ve verigazeteciligi.com’u tavsiye edebilirim.