Franki Cookney’nin 2 Ağustos 2018 tarihli yazısının çevirisidir.
Geçen cumartesi sabahı arkadaşımla önceki gece yaptığımız sekse dair Whatsapp’dan konuşuyor, birbirimizden bilgi alıyorduk. En sevdiğimiz anları paylaşırken bir fotoğrafın pat diye ortaya çıkmasına şaşırdım. Benim fotoğrafımın. Ve başka bir arkadaşın.”Ah! Fotoğraflar mı var?!” diye sordum. “Umarım senin için bir sakıncası yoktur!” diye cevap verdi, gülen yüz emojisi eşliğinde.
Seksi fotoğraflar çekmek ve çekilmekten hoşlanırım. Böyle fotoğraflar almak ve yollamaktan da hoşlanmışımdır ve hâlâ hoşlanırım. Yani birçok açıdan benim için sorun değildi. Ancak ona bu dijital belgeleme konusunu hoş karşılayacağımı varsaydıran neydi? İşlerimiz hakkında konuşmuştuk ve geçimimi sağlamak için seks hakkında yazdığımı biliyordu. Bu durumdan her şeye tamam olduğumu çıkarması mümkün müydü?
“Fotoğraf çektiğini bilmiyordum. Bir dahaki sefere fotoğraf çekmeden önce fikrimi sormanı tercih ederim.” dedim.”Tabii ki, özür dilerim. İstersen silebilirim.” diye cevap geldi. “Hayır, sorun değil.” dedim. Sorun fotoğraflar değildi aslında (zaten hoşuma gidiyordu); önemli olan sınır çizmek ve onun bu sınırı kabul etmesiydi. “Çoğunlukla iyi vakit geçirdim.” diye ekledim. “Evet,” diye katıldı o da ve devam etti: “Böylesine hevesli olduğun için teşekkürler!”
Hevesli? Birdenbire cevabımın örtülü onaymışçasına görüldüğünü hissettim.Bu, açık fikirliliğimin bana karşı kullanıldığı ilk sefer değildi. Alışılmadık bir cinsel davranışa ilgi göstermediğim için bir partnerim beni “Seks-pozitif olduğunu sanıyordum?!” diye suçlar gibi olmuştu. Kendisini başımdan savdığımı söylemek isterdim ancak itiraf ediyorum ki bu sözü kendimden şüphe etmeme neden olmuştu.
Benim için seks-pozitiflik onay ve iletişimle ilgili bir şey. Açık olmak ve bilgilendirilmek anlamına geliyor. Keşfe çıkma ya da sınırları zorlama yükümlülüğü anlamına gelmiyor asla. Bana kalırsa, onaya dayalı olduğu ve yargılamadan ve utandırmadan yapıldığı sürece, seks yapma kararı kadar seks yapmama kararı da seks-pozitif. Ne yazık ki, herkes böyle yorumlamıyor.
“Seks-pozitif” terimi, 20. yüzyıl başlarında Avrupa’ya hakim olan yasaklayıcı, “seks-negatif” kültüre karşı alternatif bir toplum hipotezi öne süren Avusturyalı psikanalist Willhem Reich’a atfediliyor. Amerika’da Andrea Dworkin ve radikal feminist Pornografi Karşıtı Kadınlar grubunun öncülüğünde porno karşıtı mücadelelere bir cevap olarak, 1980’lerde seks-pozitiflik kendini göstermeye başladı.
Radikal feministler başka şeylerin yanı sıra, cinsel birleşmenin erkeklerin kadınları hakir görüşünün saf, steril ve resmi bir dışavurumu olduğunu ileri sürdüler ki bu da yazar Ellen Willis’in feminizmin o zamanki mesajının sağ kanadın cinsellikten uzak durma hareketinden bir farkı olup olmadığını sorgulamasına yol açtı. 1981 tarihli “Arzu Anlayışları: Kadın Hareketi Seks Yanlısı mı?” başlıklı makalesinde pornoyu özü itibariyle kadın düşmanı olarak görmek yerine kadınların kendi cinsel arzularını öğrenmek için kullanabileceğini iddia etti. Ne de olsa, “Kadınların özgürlüğünün amacı seksten uzak durma kapasitemizi savunmak değil, kadınları özgürleştirmektir.” diye yazdı. “Pro-seks” olarak adlandırdığı, seks-pozitif hareketin başlangıcıydı ve kültürel antropolog Gayle Rubin bu hareketi “Cinsel zevkin ve erotik adaletin heyecan verici, çığır açıcı ve açık seçik savunması” olarak nitelendirdi.
Bu günlerde tanım daha geniş tabii ama tartışması da daha ateşli. The International Society for Sexual Medicine (Uluslararası Cinsel Hekimlik Topluluğu) seks-pozitifliği “Seks hakkında olumlu tutumlara sahip olma, kişinin kendi cinsel kimliği ve başkalarının cinsel davranışları ile rahat hissetmesi” olarak tanımlar.
Başkaları, katılımı can alıcı kısım olarak görür. Yazar ve aktivist Allena Gabosch seks-pozitiflikten “Tüm karşılıklı onay barındıran cinsel aktiviteleri özünde sağlıklı ve zevkli gören ve cinsel zevki ve deneylemeyi teşvik eden bir tutum” olarak bahseder.
Aynı zamanda ana akım medyada seks-pozitiflik ise seks hayatlarımızı “geliştirmek” ve “renk katmak” üzerine odaklanmıştır. Seksi zor, işlevsiz bulan ya da seksten tamamen vazgeçen insanlar için bu mesaj en iyi haliyle yabancılaştırıyor, en kötü haliyleyse insandışılaştırıyor.
Benimle Twitter’dan iletişime geçen ve bir aseksüel, trans ve ikili dışı (nonbinary) olan Ginger: “Çoğu kişi ‘seks-pozitif’ terimini ‘Seks iyi bir şeydir’ demek için kullanıyor. Bu da aseksüellerin yalnız ve dışlanmış hissetmesine neden olabilir.” dedi. Akademisyen, aktivist ve seks ve ilişkiler üzerine uzmanlaşmış yazar Dr. Meg-John Barker, çok fazla seks ve iyi sağlık arasındaki ilişkiye gereğinden fazla vurgu yapıldığına katılıyor:
“İnsanlar istemedikleri halde seks yapmaya ve ilgi duymadıkları cinsel hareketleri yapmaya baskılanıyorlar. Bu hem onay hem zevk açısından bir sorun çünkü kendinizi yapmak istemediğiniz bir şeyi yapmaya zorlamak kendiniz için sekse tamamen son vermenin mükemmel bir yoludur.”
Sexponential adlı sitesinde düşük libido hakkında yazan Laura, çoğu seks-pozitif önerinin seksin sıklığını artırma çevresinde döndüğünü gördü ve bunun ters teptiğini düşünüyor:
“Bana seksi zamanlamaya çalışmam önerildi ama günü geldiğinde bir korku hissettim. İcra etmek için çok fazla baskı hissettim. İnsanlar beni ‘güçlü kadın’ olarak görüyor o yüzden harika bir seks hayatımın olduğunu varsaydılar. Konuşabileceğim kimse yokmuş gibi hissettim.”
Bu, vajinal penetrasyon sırasında acıya sebep olan bir durum olan vajinismusu olan kadınların birbiriyle bağlantı kurmaları ve birbirlerini desteklemeleri amacını güden bir topluluk olan The Vaginismus Network (Vajinismus İletişim ağı)’ün kurucularının paylaştığı bir histi:
“İnsanlar harika seks hayatları hakkında konuştuğunda gücenmiş hissediyorsunuz. Böyle hissettiğimde içki almaya bara ya da ortamdan ayrılmak için tuvalete giderdim.” diyor eş kurucu Kat. “Seks yapmaktan konuşabilmek ve buna şaşırmamak harika bir şey ancak biri aslında seksten nefret ettiğini ve seksin acılı olduğunu söylediğinde bu da sizi şaşırtmamalı. Bu utanılacak bir şey olmamalı.”
Heteroseksüel, tek eşli ve geleneksel seks gibi ana akım fikirlerin reddedildiği seks-pozitif alt kültürlerde bile diğer tür seksler sıklıkla gerçekleşiyor ve katılma baskısı burada da çok güçlü olabiliyor. “Sıklıkla kuir, çok partnerli ve kink (geleneksel olmayan seks pratikleri) topluluklarda, sekslerinin radikal bir eylem olması dolayısıyla iyi olduğu gibi bir yaklaşım görülüyor.” diyor Ginger.
Bu, Rubin’in “seks eylemlerinin hiyerarşik değerlendirmesi” olarak söz ettiği şey. Rubin şöyle devam eder: “Herkesin lezbiyen, çok partnerli ya da kinky olması gerektiği konusunda diretmek, herkesin heteroseksüel, evli ve geleneksel olması gerektiği inancı kadar sakıncalıdır.”
Bu yazı için araştırma yaparken kendi seks-pozitif topluluklarımdan duyduğum hikayeler karşısında şaşkınlığa uğradım. Bir arkadaşım, içeri girmekle olacak her şeye onay verdiğin bir klüpten bahsetti. Bir diğeri, kinky bir partide biriyle seks yapmayı reddettiğinde kendisine sadece: “Beni reddedemezsin, burada böyle yapmıyoruz.” dendiğini anlattı. Yine başka biri, bir cinsiyet tercihi olduğu için utandırıldığını ve kendisine “farklı deneyimlere açık ol” dendiğini söyledi.
Kuir feminist online dergi FUCKED’da, isimsiz bir yazar şöyle açıklıyor: “Parti ortamları bana cinsel anlamda asla çekici gelmiyor. Bu şeylerin dışında kalıp yine de kendimi güvende ve topluluğun bir parçası olarak hissetme seçeneğim olmamasına içerliyorum.” Barker bunun yaygın olduğunu söylüyor: “Bu tür ortamlar özellikle kötü olabilir çünkü seks-pozitiflik, bu ortamlarda herkesin ‘hazır’ olması gerektiğini ileri sürerek insanlara ürkütücü ve onay karşıtı olmak için örtük bir izin verebiliyor.”
Seks-pozitif olma ya da görünme baskısı, seks-pozitifliğin karşı çıktığı seks-negatif mesajlar kadar zararlı. Peki bu konuda ne yapabiliriz?
“Seksüel hissetmek kadar hissetmemenin de kabul edilebilir olduğu bir kültür inşa etmemiz gerçekten çok önemli.” diyor Barker. Bu fikir, seks eğitmeni John Hancock ile beraber yazdığı Enjoy Sex: How, when and IF you want to (Seksten Zevk Alın: Nasıl, ne zaman ve EĞER istiyorsanız) isimli son kitabında daha geniş inceleniyor. “Hepimizin seksi sevmesi, gerçekten deneylemesi ve inanılmaz orgazmlar yaşaması gerekiyor. Bu kitapta, hepimizin sekse yaklaşabilmesi ve istersek zevk alabilmesi için daha yumuşak başlı bir yol bulmak amacıyla seks-negatif ve seks-pozitif mesajlardan uzaklaşmaya çalışıyoruz.” diye yazıyorlar.
Sarah Beilfuss, Londra merkezli seks-pozitif kadınlar topluluğu Scarlet Ladies (Kırmızı Kadınlar)’in eş kurucusu. Sarah tecavüze uğradıktan sonra geçici olarak seksten uzak durmaya karar verdi. Bir yıldan fazladır bir partnerle seks yapmadı ve bunu seks-pozitif değerlerle uyumlu görüyor.
“İnsanlar seks-pozitifliğin bolca seks yapmak anlamına geldiğini varsayıyor. Bense ne istiyor ve neye ihtiyaç duyuyorsan onu yapmaya yetkin olmak olarak görüyorum ve benim için bu, seksten uzak durmaktı. Scarlet Ladies’de seksten bir adım geri duran birden fazla kadın var. Seks-pozitif olmak, sınırlarınızın sağlam bir şekilde yerinde olması, ne istediğinizi bilmeniz ve evet demek kadar hayır derken de rahat olmak anlamına gelmelidir.”
Sınırlar koymak her zaman kolay değil ancak onayı ve iletişimi daha iyi teşvik ediyorsa ne diyebilirim ki? Ben varım.
Görsel: “Fill the Void” (1970-1977), Penny Slinger.