Taylor Lorenz’in The New York Times’da Nisan 2020’de yayınlanmış “Stop Trying to Be Productive” başlıklı yazısının çevirisidir.
Philadelphia’da sanat alanında çalışan 34 yaşındaki Dave Kyu, artık bir süre evden çalışacağını fark ettiğinde, evde yapabileceği projeler hakkında hayal kurmaya başladı. “Gidip tüm bu boya ve dolap teçhizatını aldık ve ezelden beri yapmak istediğimiz o mutfak dolabı projesini yapacağımızı düşündük,” diyor. İki hafta sonra, o ve eşi alet edavata el bile sürmemişlerdi. İki çocukları ve zorlu işleri var. Fazladan zamanları yok. “Şimdi fark ediyoruz ki aptalca bir düşünceydi,” diyor Kyu. “Beklediğimden çok daha stresli bir durumun içindeyiz.”
Koronavirüs salgını hayatı büyük oranda ev içine taşırken, birçok insan üzerinde evindeki her odayı organize etmenin, şef aşçı olmanın, bir sonraki King Lear’ı yazmanın ya da forma girmenin baskısını hissediyor. İnternet sürekli “nasıl yapılır” akışlarıyla ve viral meydan okumalarla dolu. Bu içerikler iş halletme talebini iyice arttırmış gözüküyor.
“Bu talep her yerde,” diyor Colorado’lu 57 yaşındaki fotoğrafçı Julie Ulstrup. “Bloglarda, sosyal medyada, e-postalarda ‘bu zamanı üretken bir şekilde kullanın!’ mesajlari görüyorum. Sanki çoğunlukla iyi kullanmıyormuşum gibi.”
Ama modern hayatın her yönünü alaşağı etmiş küresel bir pandeminin ortasında, bir şeyleri halletmek insanlara giderek daha zor geliyor. “Küresel bir krizde olmamızı bırak, en iyi zamanlarda bile üretken olmak yeterince zor,” diyor verimlilik danışmanı ve Hiperfokus: Dikkat Dağınıklığı Dünyasında Dikkatini Nasıl Sağlarsın kitabının yazarı Chris Bailey. “Şimdi elimizde bol zaman olması fikri muhteşem, ama bu günlerde bu durum lüksün tam tersi. Evdeyiz çünkü evde olmamız gerek ve dikkatimiz daha kolay dağılıyor çünkü çok fazla şey oluyor.”
Çalıştığı işyeri evden çalışmaya başlayacaklarını duyurduktan sonra hayır işlerinde çalışan 30 yaşındaki Sara Johnson, artık işe gidip gelmeye harcamadığı üç saatiyle yapabileceği şeylerin ayrıntılı bir programını oluşturdu. “Geçen hafta sonu oturdum ve genellikle elimde olmayan bu zamanı en verimli şekilde kullanmadığımı hissettim,” diyor. “Evde egzersiz yapmak için takvimime her gün bir alarm kurdum. Sonra üç saat görüşme yapacaktım, sonra kahvaltı hazırlayacak, öğlen yürüyüş yapacak, akşamüstünü ekrana bakmayacağım bir şeylerle geçirecek, akşam yemeğini pişirecek ve koşuya çıkacaktım,” diyor. Şimdiye kadar bu planların “hiçbirinin tutmadığını” itiraf ediyor.
Küresel kriz zamanlarında bile, bu çok şey başarma dürtüsü (“overachieve”), Amerika’daki “her zaman iş üstünde olma” kültürünü yansıtıyor. Gazeteci Nick Martin’in The New Republic’te yayınlanan makalesine göre bu zihniyet “Amerika’nın ‘işleyen demir pas tutmaz’ kültürü ile hayatımızın her nanosaniyesinin metalaştırılması ve kâr ile kişisel gelişim üretimine harcanması gerekliliği fikrinin doğal bir sonucu. The Outline için yazdığı yazısında Drew Millard, bunu daha doğrudan ifade etmiş: Eğer işin olacak kadar şanslıysan, şu an ne yaptığını önemseyen tek kişi patronundur.
Gazeteci ve yakında yayınlanacak Can’t Even: How Millennials Became the Burnout Generation (Ona Bile Vaktim Yok: Y Kuşağı Nasıl Tükenmiş Bir Jenerasyon Oldu) kitabının yazarı Anne Helen Petersen, bu savı destekliyor: “Her anımızı herhangi bir kapasitemizi geliştirmek için verimli hale getirmeye çok alıştık,” diyor. “Mesela, yürüyüşe çıkarken beni daha bilgili ya da daha iyi yapan bu podcast’i dinlemeliyim.”
Dr. Peterson bu her anı en iyi şekilde kullanma dürtüsünün özellikle Y kuşağında yaygın olduğunu söylüyor, ki çoğu şu an evde iş ve çocuk bakımını dengelemeye çalışıyorlar. “Y kuşağı için düşünüyorum da beynimiz özellikle verimlilik konusunda sıkıntıda,” diyor. “Ya vazgeçersin ya da sürekli kendini kötü hissedersin.”
32 yaşındaki Maggie Schuman, ailesi egzersiz platformu Peloton uygulaması üzerinden gerçekleştirilen bir egzersiz meydan okumasına katılmışken, Dr. Peterson’ın bahsettiği bu çıkmazla karşı karşıya. “Her gün herkes yeşil bir onay işareti gönderiyor. Şimdi bu egzersizi yapmak zorunda olduğumu düşündüğüm için yapmıyorum,” diyor California’da ürün uzmanlığı yapan Schuman. “Kendimi başarısız hissediyorum.” Kardeşi onu Instagram’daki bir şınav meydan okumasına etiketlediğinde de kardeşini görmezden gelmiş.
Bunun yerine, Schuman bir minnet günlüğü tutmaya başlamış ve kabulleniş üzerine çalışıyor. “Sanki evde geçirdiğin zamana değecek bir şey icat etmeli ya da bir sonraki çığır açıcı iş fikrini düşünmeli ya da muhteşem bir şey yapmalıymışsın gibi,” diyor. “Ben sadece varolmayı kabullenmekle yetinmeye çalışıyorum.”
Georgia’daki bilim danışmanı 38 yaşındaki Noelle Kelso, “küçük anlarda verimlilik bulmaya çalıştığını” söylüyor ama ona bu bakış açısını kazandıran son zamanlarda başımızdan geçen olaylar. “Birçok Amerikalı için herkesin işi tehlikede şu an: ister üst orta sınıf olun, ister orta veya işçi sınıfı olun, herkesin geçim kaynağı tehlikede,” diyor. Şu an aklının “korku, kaygı, panik veya stres dolu bir yere kaymasını” önlemeye çalışıyor ve kendisini “inancını korumaya ve şükretmeye” teşvik ediyor.
“Üzerimde oluşturduğum tüm bu baskı ve stres üreticiliğime inanılmaz zarar veriyor,” diyor Ulstrup. “Zaten stresli bir zamanda kendimi daha da çok strese sokuyorum.”
Washington’da ürün yöneticisi 40 yaşındaki Adam Hasham bu dönemde zamanını en verimli şekilde harcama çabasının boşa olduğunu daha da çok insanın fark etmesinin an meselesi olduğunu söylüyor. “Tünelin ucundaki ışığı görmeyi bıraktım,” diyor ve bu durum hakkındaki iyimserliğinin “tamamen kaybolduğunu” ekliyor. “Sanki suyun altında gibiyiz,” diyor Hasham.
Dr. Petersen bu zamanlarda şefkatin kilit nokta olduğunu belirtiyor. “Bence, bu durumla herkes farklı bir şekilde başa çıkmaya çalışıyorken sizinle aynı şekilde başa çıkmayan insanları ya da sizden farklı koşullara sahip olanları ayıplamak gibi bir eğilim var.”
Küçük zevkler bulmak da yardımcı olabilir. Bailey’nin bir önerisi var: “Hint yemeği yiyin ve eşinizle bir şişe şarap için. Çok şey oluyor ve hepimizin sadece ağırdan almaya ihtiyacı var.”
Görsel: Joan Crawford ‘Daisy Kenyon’ (1947) filminden