Ulrike’yi ilk Baader Meinhof örgütü üzerinden tanıdım. Sistemi değiştirmek uğruna karşı şiddete başvurmuş aslen pasifist Ulrike’nin hayat hikayesi ve sisteme karşı radikal duruşu ilgimi çekmişti. Ancak Baader Meinhof örgütünün “terörist” eylemleri sonucu Alman sisteminde tabu ilan edilmesi ve üzerinin örtülmesinden dolayı kendi hikayesine dair çok şey bulamamıştım, ta ki geç de olsa “Everybody Talks about the Weather… We Don’t”(Herkes Havayı Konuşuyor… Biz Hariç) kitabı elime geçene kadar. Bu kitaba bugün, Berkin Elvan’ın kaybettiğimiz bir sabahta başladım. Ulrike’nin 26 yaşında polis kurşunuyla ölen üniversite öğrencisi Ohnesorg hakkında yazdıkları bu anlamsız sabahta zemine az da olsa basabilmemi sağladı. Evinden ekmek almaya çıkmış 15 yaşındaki bir gencin polis tarafından katledildiği bir ülkede yaşamanın hissine dokunabilmek için size Ulrike’yi anlatmaya karar verdim. Zira dokunamayınca daha da dibe çöküyor insan.
Ohnesorg protesto sırasında Deutsche Oper yakınlarında polis tarafından vurulmuştur. Kendisini vuran polis iki ayrı duruşmadan beraat etmiştir. Ohnesorg öldüğünde üniversite öğrencisiydi ve hamile karısıyla ilk çocuklarını bekliyorlardı. Aşağıdaki üç paragraf Ulrike Meinhof’un 2 Haziran 1967’de 26 yaşında öldürülen Ohnesorg’un üzerine yazdığı yazısı Water Cannons: Against Women, Too’dan bir kupledir:
Bu yeni tiksintiyi işçi harekatından ziyade öğrenci protestoları oluşturdu. Çünkü bu protestolar toplumdaki çarpıklıkları yüzeye çıkardı. Malaparte’ın karnı yarıldığı için havlamayan köpekler resmi artık gerçeği yansıtmıyor. Çünkü yeniden bir kaç havlama duyuyoruz – en azından biraz.
Üzülen eşlerin ya da göz yaşlarına boğulmak üzere olan oğlanların ya da Rudi Dutschke’nin kızgınlıkla halkı eğitmesinin bir ortak yanı var. O da sahte birlikteliklerin yıkılması. Yalan yüzler ve görüntüler yıkılıyor. Çatışmalar görünür kılınıyor…
Öldüren suçlu değil; ancak öldürülen suçlu.
Bu durum 2 Haziran’da Ohnesorg öldürülünce uluslararası basının ilgisini çekmeye başladı. Yazılan ve çizilenlerden anlaşılabileceği gibi o gün hepimiz çok farklı noktalardaydık; farklı görüşlerimiz vardı bu konu hakkında. Bazılarımız bu çatışmanın yüzeye çıkmasını istemeyen kurumların yanında durdu. Normalde, kıyımdan zarar görenler bu yanlışı görünür kılarak hayatta kalırlar. Bunları saklamak yalanlardan kazanç sağlayanların işidir…
Ne güzel gördün. Ne güzel söyledin Ulrike. Evet, bunları saklamak yalandan kazanç sağlayanların işidir. Ama 15 yaşında hayata gözlerini yuman bir genç için üzülenlerin “ölü sevici” diye damgalanabildiği ülkemde kimin artık neyden kazanç sağladığı anlaşılmıyor. Ve ben 15 yaşındaki Berkin’i ve daha nicelerini ezip geçen bu gerçekle yüzleşmekte zorlanıyorum, zorlanıyoruz. Hem de çok.