Bir zamanlar küçük bir kız varmış. Annesi ona kırmızı başlıklı bir pelerin almış. Kız bu pelerinini çok seviyormuş ve nereye gitse onu giyiyormuş. Bu nedenle de herkes ona ‘Kırmızı Başlıklı Kız’ diyormuş.
Ayşe Deniz Karacagil’in masalı böyle başlamadı. O zaman baştan alalım. Bir zamanlar 20 yaşında genç bir kadın varmış. Annesi ona kırmızı bir fular almış. Genç kadın bu fularını çok seviyormuş ve nereye gitse onu takıyormuş. Bir gün genç kadın fularının terörist örgütleri sembolize ettiği gerekçesiyle tutuklanmış. Bu nedenle herkes ona ‘Kırmızı Fularlı Kız’ demeye başlamış. Genç kadın dört ay hapiste kalmış, 98 yıla kadar hapsi istenmiş.
Ayşe Deniz Karacagil’in masalı böyle başladı. Aslında buraya kadar hikâye hepimiz için çok normal. Etraftan duyduğumuz onlarca ‘masaldan’ sadece biri. -Bu hikâyelerin zihnimizde bu kadar normalleşmiş olmasının yarattığı dehşeti bir kenara koyuyorum.- Önceki gün ajanslara düşen habere göre masalımızın kahramanı Ayşe Deniz Karacagil dağa çıkarak PKK’ye katıldı. Masal bitti.
İsterseniz masalı bir kenara bırakıp Ayşe Deniz’i bu karara iten süreci baştan ele alalım. Antalya’da yaşayan bir sosyalist olan Ayşe Deniz sık sık öğrenci eylemlerine ve kadın haklarına dair eylemlere katılıyordu. Gezi süreci başladıktan sonra Antalya’daki protestolara katıldı. Sarı saçlarına ve çocuksu suratına çok yakışan kırmızı fularını boynundan hiç eksik etmiyordu. Bir gün bu fular ‘terör örgütü’ simgesi olarak algılanarak Ayşe Deniz ve üç arkadaşını gözaltına aldılar. Tutuklanmasına delil olarak da kırmızı fularını ve üzerinden çıkan bir sol örgüt bildirisini göstermişlerdi. Kamuoyu onu bu olaydan sonra ‘kırmızı fularlı kız’ olarak tanıyacaktı. Dört ay tutuklu kaldı Ayşe Deniz. Mahkemede yaptığı savunmasına “Birileri duymak istemedi ama biz neden sokaktaydık sorusunu yanıtlayacağım” diye başladı. Savunmasında erkek egemen kültürün geldiği boyutlara, iktidarın pişkinliğine değindi. Gezi’de yaşamını kaybedenlerin katillerinin somut delillere rağmen dışarıda olmasına karşılık kendilerinin tutuklanmasına şaşmamak gerektiğini söyledi.
Ayşe Deniz Antalya’da bir DHKP-C’li ile birlikte kalırken disiplin cezası olmaksızın Alanya Cezaevine sürüldü. Cezaevi müdürlüğü bu sürgünün kendi insiyatifleri olduğunu söyledi. Alanya Cezaevinde tıpkı kendisi gibi fikirlerini var ettiği anda susturulmuş, hapse tıkılmış kadınlarla tanıştı. Ayşe Deniz 127 gün boyunca isyancı kadınların hikâyelerini dinledi. Annesine göre dağa çıkma kararını da burada verdi.
Ayşe Deniz’in hapisten çıktıktan sonra Cüneyt Özdemir’in 5N 1K programına çıktığını hatırlıyorum. ‘Kırmızı fularlı kız’ yaşadıklarını anlattıktan sonra “O fuları her zaman bizim belimizde görmek istediler ancak biz o fuları belimize değil boynumuza takacağız, başımıza bandana olarak takacağız” demişti.
Devlet denen mekanizmanın bileşenleri Ayşe Deniz’e bizzat ‘Sen bizden farklı düşünüyorsan sana yaşama şansı vermiyoruz” dedi. O devlet Ayşe Deniz’in fikirlerinden öyle korktu öyle korktu ki onun ömür boyu hapiste kalması gerektiği yönünde davalar açtı. Deniz’in annesi “Deniz’i bu yola devletin, yargının, çalanların uygulamaları itti” dedi.
Masalın sonunda Kırmızı fularlı kız kuş oldu uçtu.
Bu da Türkiye’deki kırmızı fularlı kızın masalıydı.