Maya Tunus’ta yaşayan trans bir kadın. Maya 2022 Aralık’ından beri Tunus devleti tarafından 1913’ten beri LGBTİ+’ları cezalandırmak için kullanılan 230. Madde (anti sodomi/LGBTİ+ yasası) gerekçesiyle 3 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor.[1] Bu madde “karşılıklı rıza içeren mahrem homoseksüel ilişkilerin” de cezalandırılmasını esas alıyor. Maya tutuklu yargılandığı bu süreç boyunca anal muayene, saçlarının kazınması gibi işkencelere maruz bırakılmış.[2] Ayrıca uyum süreci legal olarak tanınmadığı için erkeklerle aynı koğuşta kalmak zorunda bırakılmış. Maya ile ilişkisi olan ve aynı anda tutuklanan erkek ise 1 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor. Devletin transları cezalandırmak için ekstra çaba harcadığını görmek için uzman olmaya gerek yok. 230. Madde’nin çerçevesi geniş ve belirsiz: “LGBTİ+ olmakla suçlanmanız için” giyiminiz, gözaltında baskı altında verdiğiniz ifadeler veya birine gönderdiğiniz bir mesaj gerekçe gösterilebiliyor.
Maya 18 Mart’ta şartlı tahliye ile serbest bırakıldı. Ama 230.Madde LGBTİ+’ların ilişkilenme biçimlerini kriminalleştirmeye devam ediyor.[3]
Tunus’ta Maya’nın davasıyla ilgili savunuculuk çalışmaları[4] yapan Tunus’ta başta LGBTİ+ hakları olmak üzere cinsel azınlıkların hak savunuculuğunu yapan Mawjoudin Eşitlik İnisiyatifi’nden Jay ile konuştuk.
Fotoğraf: 2018’de Tunus, Chedly Ben Ibrahim/NurPhoto. Kaynak: Kaos GL
Konuşmaya 230. Madde’nin LGBTİ+ komüniteyi nasıl etkilediği üzerine bilgi vererek başlıyor Jay: Gay cis erkekler bu maddeye muhalefetten gözaltına alındığında bunun işkence ve anal muayeneleri içerdiğinden bahsediyor. Dolayısıyla temel insanlarına aykırı bir uygulama ile insanlar baskı altına alınıyor.
Bu madde aslında Tunus Cumhuriyeti kurulmadan önce Fransa’da da uygulanan anti-sodomi kanunları referans alınarak uygulanmaya başlamış. Fransa, 1980’lerden beri LGBTİ+’lar için ayrımcılık karşıtı yasalar yürürlüğe koymaya çalışmasına rağmen, “aynı cinsiyetten kişilerin rızaya dayalı cinsel ilişkilerinin” yasaklandığı bir geçmişe sahip. “Aynı cinsiyetten kişilerin rızaya dayalı cinsel ilişkilerinin” yasal kabul edilmesi 1790’lara tekabül ediyor. 1881’de Fransız kolonisi olan Tunus’ta da benzer anti sodomi yasalarının uygulanmasına devam edilmiş. 230. Madde’nin kaldırılması için nasıl çalışmalar yapıldığını sorunca Jay’in cevabı şöyle oluyor: “2011’de yaşanan Arap Baharı’nda sonra insan hakları için epey hareketlendi insanlar. Sadece LGBTİ+’ların hakları özelinde değil, genel olarak sisteme karşı konuşmaya devam eden tüm muhalifler bu gruptaydı. İnsanlar daha özgür hissetti ve kendini ifade edebildi.” Keza Birleşmiş Milletler (BM) ve benzeri uluslararası mekanizmaların bu yasanın kaldırılması için epey çaba harcadığını ama başarılı olamadığını aktarıyor.[5]
230. Madde’ye karşı gelmekle suçlanıp beraat edebilen çok az insan olduğunu ekliyor Jay: “Çok iyi bir avukatın yanı sıra, hakimin vicdanı da önemli bu noktada.” İnsanlar genelde hapis cezası alıyor veya cezalar şartlı tahliyeye çevriliyor. Ayrıca “genel ahlaksızlık” da Tunus’ta kamu düzenini tehdit eden bir şey olarak kodlanıyor. Sodomiteyle veya benzeri bir genel ahlaksızlıkla suçlanan kişiler 230. Madde’den yargılanmasa bile aşağı yukarı 1 yıl hapis cezası olan genel ahlaksızlıktan hüküm giyebiliyor. Maya ve genel ahlaksızlıkla suçlanan diğer adamın ilk duruşması bu yılın Ocak ayında gerçekleşti. Tunus hukuk sistemi 3 aşamalı; bazen kararın çıkması 1 yıla kadar uzayabiliyor. Maya trans bir kadın olmasına rağmen, yasa önünde cis gay bir erkek gibi muamele görüyor. Jay ekliyor: “Halbuki trans insanlara daha fazla sempati duyabiliyor insanlar.”
2011’de Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası’ndaki bütün ülkeleri etkileyen Arap Baharı işsizlik, enflasyon, yozlaşma, ifade özgürlüğü gibi sebeplerle başlamıştı. Tunus’ta 1987’den beri değişmeyen iktidar bu şekilde değişti. Yerine seçimle ve anayasayı değiştirme vaadiyle 2019’da gelen Kays Said, başta demokratikleşme için çaba gösterse de, 2021’de Meclis’in çalışmalarını askıya aldı. Ayrıca OHAL kararnameleriyle yetkilerini genişletip, yürütme organını tamamen kendine bağladı. 2011’deki Arap Baharı sonrasında devlet tekrar otoriterleştiği için farklı alanlarda farklı görünürlük politikaları izlemeleri gerektiğini belirtiyor Jay: “Bütün bunlardan önce kapalı örgütlenen küçük komüniteler vardı. En görünür olan LGBTİ+ örgütlerden biri Şems’ti. Ama bu ters bir etki yaratarak cis gay erkekleri hükümetin hedefi haline getirdi.” Görünürlük meselesi LGBTİ+ hareketler için baş etmesi zor bir mesele haline geliyor çoğunlukla. Türkiye’de de benzer şekilde Mayıs seçimlerinden önce yok sayılan LGBTİ+’lar şimdilerde aileyi koruma temalı her propaganda konuşmasının odak noktası ve hedefi haline geldi. Mawjoudin bünyesinde (LGBTİ+ katılımcıların kapalı gruplar aracılığıyla haberdar edildiği) yarı kamusal etkinlikler, sergiler düzenlendiklerini söylüyor. 2018’den beri düzenledikleri Queer Film Festivali de bunlardan bir tanesi. Jay gülerek ekliyor: “Görünürlük global olarak bize fayda sağlıyor olabilir ama Tunus özelinde o kadar iyi sonuç vermeyebiliyor.”
Tunus’taki LGBTİ+ hareketle feminist hareket arasındaki ilişkinin nasıl olduğunu merak ediyorum. Jay genel olarak LGBTİ+’ların davalarının feminist ittifaklar tarafından desteklendiğini söylüyor. Tunus’ta aktif olan ATFD (Tunusian Association For Democratic Women/Tunus Demokratik Kadınlar Derneği), Damj, #EnaZeda hareketi (bir örgüt değil, genç Tunuslu feministler tarafından organize edilen, #MeToo’ya benzer çevrimiçi bir hareket) ve Groupe Tawhida Ben Cheikh gibi feminist gruplar var. Jay 2023 Aralık’ında, 230. Madde’den yargılanan başka birinin son davasına ATFD’nin kendi pankartını getirdiğini ve genç insanlara barışçıl protesto yapmaları için öncülük ettiğini anlatıyor:[6] “Feminist müttefiklerimiz bizim konuşmamızın güvenli olmayacağı alanlarda bizim için söz üretiyorlar…Kesişimsel politikalarda LGBTİ+ meselesi detay olarak görülebiliyor ama biz kesişimselliği, karşılıklı desteği önemsiyoruz.” Bu sözleri,LGBTİ+ hareket ve feminist hareketin baskıcı rejimlerin etkili olduğu Tunus ve Türkiye gibi ülkelerde nasıl ittifaklar kurduğunun altını çiziyor.
Kurtuluşun tek başına olmadığını, otoriterleşmeye karşı örgütlenmenin hayati olduğunu hatırlatıyor Jay’in sözleri. YRP (Yeniden Refah Partisi) ve AKP seçimin üzerinden sadece iki gün geçmişken LGBTİ+’ları hedef göstermeye, derneklerini kapatmakla tehdit etmeye devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar imzalanmamasını sağlamak ve 6284 no’lu yasayı modifiye etmek ise diğer hedefleri. Zira buradaysak ve çalışa didine burada kalmaya devam ediyorsak birlikte yaşamaktan, ortaklıklarımızı görmeye çalışmaktan ve birlikte inşa etmekten başka çaremiz yok.
[1] https://kaosgl.org/haber/tunusrsquota-anal-muayenersquo-iskencesi-ve-tutuklama
[2] HRW anal muayene, gözaltında kötü muamele gibi uygulamaları engellemek için savunuculuk çalışmaları yapmış. https://www.hrw.org/news/2019/05/17/tunisia-end-persecution-lgbt-people
[3] Ceza Kanunu’nun 230. Madde’sine göre çok fazla LGBTİ+ Tunus cezaevlerinde tutuklu bulunuyor. Adalet Bakanlığı’na bağlı Cezaevleri ve Rehabilitasyon Dairesi’nde bilgiye erişimden sorumlu yetkiliye göre, yıllara göre Tunus cezaevlerinde tutulan tutuklu sayısı şu şekilde: 2009’da 79, 2010’da 76, 2011’de 47, 41 2012’de 50, 2013’te 70, 2015’te 78, 2016’da 44, 2017’de 58, 2018’de 51, 2019’da 38, 2020’de 40 ve 2021’de 19. https://www.africanews.com/2022/05/25/tunisia-s-first-lgbtq-play-lifts-curtain-on-hidden-violence/
[4] Bu çalışma kapsamında feminist ve LGBTİ+ örgütlerin ortak açtığı imza kampanyası: https://action.allout.org/en/m/55cf4094/?akid=73471.6396801.uFTzxD&rd=1&t=1
[5] https://www.ohchr.org/en/news/2021/06/tunisia-un-expert-praises-democratic-progress-revolution-says-more-needed-lgbt-persons
[6] Protestonun videosu buradan görülebilir: https://www.facebook.com/reel/729156734938308
Ana görsel kaynak: Kaos GL