Cumartesi günü Washington DC’de gerçekleşen Women’s March’a yaklaşık 500 bin kişinin katıldığı tahmin ediliyor. Bilim insanlarının, alan fotoğrafları ve videolara dayanarak yaptıkları bu tahminden çıkan başka bir sonuç da şu:
Kadınların Trump karşıtı yürüyüşü, Trump’ın Cuma günkü yemin töreninden üç kat daha kalabalıktı.
ABD’nin dört bir yanında gerçekleşen yürüyüşün Washington ayağındaki yüz binlerce insanın için de ben de vardım. Tahminlerin çok üstünde katılım ve bitmek bilmeyen insan selinden dolayı yürüyüş rotalarını değiştirmek zorunda kaldıklarına şahidim.
Başka neye şahidim?
“Pussyhat”ler. Trump’ın “Güzel kadın gördüm mü dayanamıyorum. Ünlüysen her şeyi yapabilirsin. Amlarını avuçlarsın. Her şeyi yapabilirsin” dediği seçim öncesi ortaya çıkan kasedine atfen kadınların taktıkları pembe şapkalar:
Kadının yeri devrimdir
Tabii ki çok fazla komik slogan ve poster vardı. Ve bu mizahtan acayip gurur duyan, her birini binlerce kez paylaşan genç Amerikalı. Hani biraz o kendini aşırı tebrik etme durumu. Aslında bizim Gezi’deki hallerimize çok benziyordu. İşte o benzerlik –özellikle sonrasında olan bitenden dolayı– içimi burksa da en sevdiklerimden biri şu oldu:
Aslında bu yürüyüşün ne olduğunu anlamak için ne olmadığı üzerine düşünmem gerekti. Bu yürüyüş bir “Hillary Clinton neden kaybetti, doğru aday mıydı, Demokratlar bundan sonra ne yapmalı” muhasebesi değildi mesela.
Bu daha çok iktidara gelmek için ülkede ırkçı, gerici, kadın düşmanı ne kadar güç varsa hepsinin desteğini almaktan çekinmeyen, “kadın gördüm mü amını avuçlarım” diyen bir kabusa karşı kadınların “haklarımızı sana yedirmeyeceğiz ve hiçbir yere gitmiyoruz” çıkışıydı.
Çek ellerini haklarımızdan
Yaklaşık üç milyon daha az oy almasına rağmen bir şekilde başa geçen bu felaket karşısında, Amerikalı kadınların birbirlerine yalnız olmadıklarını hatırlatma ve kenetlenme ihtiyacı olduğunu gördüm. Bu yürüyüş o ihtiyacı karşılıyordu.
Benimkisi geri avuçluyor
Kadının yeri dilediği her yerdir
Küresel ısınma yalan haber değil.
Seçilmiş am avuçlayıcısını reddet.
Öğh
Oysa Naomi Klein’ın, Keangga-Yamahtta Taylor’ın konuştuğu ve yürüyüşten bir gün önce gerçekleşen (tabii yürüyüşten çok daha küçük çaplı ve daha solcu) anti-inauguration toplantısında öne çıkan mesajlar daha farklıydı: “Bu seçimi Trump kazanmadı, bu seçimi Demokrat Parti kaybetti. Partiyi ya ele geçirmeliyiz ya da toptan terketmeliyiz”.
Yemin töreni günü protestocuların (Women’s March’tan bağımsız bir etkinlikte) yaktığı limuzinin dumanına bakan bir adam
Seçimin gidişatını değiştiren dört eyaletin (Wisconsin, Michigan, Ohio, Pennsylvania) normalde demokratlara oy veren ama son yıllarda fabrikaların kapanmasıyla ekonomik gerilemeye geçen Rust Belt bölgesi olduğunu düşününce bu teşhislerin bazılarına hak vermemek zor. İşte bu tartışmalar Women’s March’ta pek yoktu. Gloria Steinem kürsüden feministleri coştururken seçim öncesi yaptığı “genç erkekler Bernie’yi destekliyor diye genç kadınlar da onların peşinden gidiyor” şeklindeki aptal yorumunu hatırlamadan edemedim mesela.
Basında yer alan haberlerden, fotoğraflardan Trump destekçilerinin hayatın -daha doğrusu Amerika’nın- sillesini yemiş beyazlardan ibaret olduğu gibi bir sonuç çıkıyor bazen. Onlar kesinlikle var ama yemin töreni gecesi DC sokaklarında dolaşırken Trump balolarına gitmekte olan pek çok hali vakti yerinde “beyaz” görmek de mümkündü:
Yürüyüş günü alandan biraz uzakta yine böyle Trump destekçisi bir baba-oğlun etrafta dolandığını gördüm, “Trump 2016 – No More Bullshit” yazan bir pankart taşıyorlardı. Yanıma oturduklarında konuşmalarına, Trump’a oy veren diğer insanlarla dertleşmelerine kulak kabartma fırsatı buldum. Yürüyüşe katılanların kendilerine nasıl nefretle baktıklarından yakınıyorlardı. Acaba tüm endişelerine, varoluşlarına, hak taleplerine bullshit dediğin için sana öyle kötü bakıyor olabilirler mi diye aklımdan geçirdim ama sormadım. “Tam da bu yüzden seçildi” cümlesini aralarında çok kullanıyorlardı.