Azra 17 yaşında. 12. sınıf öğrencisi, üniversite sınavına hazırlanıyor. Her lise son sınıf öğrencisiyle benzer gündemlere ve kaygılara sahip. Ancak Azra’nın yaşamı, trans deneyimine sahip bir çocuk olduğu için yaşıtlarına göre çok daha zorlayıcı.
Özellikle sosyal medyayı aktif olarak kullanan Lgbti+ ve trans çocuklar kendi deneyimlerini paylaşmak ve yaşadıklarını aktarmak konusunda ısrarcı. Israrcılar çünkü neler olup bittiğini en iyi kendilerinin aktaracağı görüşündeler. Türkiye’de hâlâ söylediklerine kulak verilmese de birçok Avrupa ülkesinde kendi gündemlerini kendileri belirliyor trans çocuklar.
Azra o çocuklardan biri. “Trans çocuklar vardır” başlığıyla açılan sohbet odasında bir tek gününü anlatıyordu Azra. Okula gitmenin onun için ne denli zor olduğundan, bir tek gününün dahi ne denli bunaltıcı olduğundan bahsediyordu.
Bu söyleşinin trans deneyime sahip insanlar ile yapılan bazı görüşmeler gibi, onların yaşamlarını didik didik eden ve ne kadar zor bir yaşam sürdüklerine dair anlatılarla bezeli olmasını istemedim. Bu yüzden Azra’ya özel bir soru sormadım. Ama Azra, özellikle trans çocukların ne yaşadıklarını duyurmak için kendi deneyiminden örnekler vererek kurdu anlatısını. Çocukluk sürecinde yaşadıklarını, ortaokul ve lise yıllarını, uyum sürecini ve trans çocukların yaşamlarını kolaylaştırabilmek için atılabilecek somut adımları anlattı.
Trans bir çocuk olmak ne anlama geliyor?
Sizin sorunuzdaki bağlamı biliyorum ama şöyle başlamak istiyorum: Trans çocuk olunmaz, trans çocuk olarak doğulur. Ben beş yaşımdayken diğer çocuklardan farklı olduğumu anlamıştım. Bunu çok rahat anlamıştım, çünkü benim bir de erkek kardeşim var. Aramızdaki farklara baktığımda, her şeyi açık bir şekilde görebiliyordum. Kardeşim kamyonlarla oynarken ben bebeklerle ya da evcilik oynuyordum. Kardeşim bebeklerle şöyle oynardı, o bebeği alıp motorun üstüne oturturdu ve motoru sürerdi. Cinsiyet ayrımını ise anasınıfında öğrendim. Hocamız bizi “Kızlar sağa, erkekler sola,” deyip ayırmıştı ve ben erkeklerin olduğu sol tarafa çekilmiştim. Ama ben sol tarafta değildim. Ruhen değildim. Tabii bu tip durumlar küçükken beni üzüyordu. Örneğin 23 Nisan’daki gösterilerde kız-erkek eşleştirmelerinde ben neden bir erkek çocukla eşleştirilmiyorum diye üzülüyordum. Üzerine düşünüyor ve bu tür etkinliklere katılmak istemiyordum. Zaten bu üzüntüyü kendimce dile getirdiğimde de “Oyna, ne olacak?” denilerek başlarından atıyorlardı beni. Yine aynı şekilde, çocuk kıyafetleri bölümüne gittiğimde hatırladığım ilk şey pembe, fırfırlı bir etekti. Onun alınmasını çok istemiştim ama alamamıştım elbette: “Sen kız çocuğu değilsin, o kız çocukları için,” demişlerdi. Şimdi bulunduğum yerden baktığımda bunların birer çocukluk travması olduğunu görüyorum. Çünkü ben çocukluğumu istediğim gibi yaşayamadım, mutlu bir çocukluk geçiremedim. Bu konulara girmeyi o yüzden çok istemiyorum, siz de bana bunu sormadınız aslında teşekkür ederim ama trans çocukların neler yaşadığının anlaşılması için anlatmak istedim.
Eğitim sistemi nedeniyle ne tür ayrımcılıklara, zorbalıklara maruz kalıyor trans çocuklar?
Yine kendi deneyimimden yola çıkarak anlatmak istiyorum bunu. Ben ilk defa birinci sınıfta ayrımcılığa uğradığımı hatırlıyorum, ilkokula başlar başlamaz. Size ilk günden veriyorlar yani etiketinizi. Çocukların dalga geçmesiyle başlıyor her şey. Dördüncü ve beşinci sınıfa kadar bu akran zorbalığı devam etti; ama beşinci sınıfta iyice zor bir hal aldı. Çünkü ortaokula başlayacağım artık ve benden üst kademede olanların da ayrımcılığına maruz kalmaya başlıyorum bu kez. Bırakın kendi yaşıtlarımı, okulun tamamının zorbalığı başlıyor yani bu kez. Hiçbir zaman okula gitmek istemedim bu yüzden. Bu zekamla ya da okulu sevmememle ilgili değildi. Her gün okuldan soğutuluyordum ben. Kaçıyordum, ağlayarak eve geliyordum. Benim için psikolojik bir savaşa dönüşmüştü okul gündemi. İnsanlar zamanla dalga geçmeyi bırakıyor tabii ama ne yazar? Ben zaten sekizinci sınıfta o okuldan ayrılacağım, bozulan psikolojim ne olacak? O yüzden dönüp baktığımda kimseyi affedesim yok. Her şeye rağmen okula gidebilmek beni mutlu ediyor ama, hayallerime ulaşmamı sağlayacak yegâne yer okul çünkü şu an.
Ben her şeyi göze alarak açık kimliğimle okula gidiyorum artık. Okulda nelere maruz kalacağımı biliyordum tabii. Covid nedeniyle online devam eden dönemden sonra açık kimlikle okula gitmeye başladım ve direkt insanların çirkin bakışlarını gördüm. Feminen olmanız ya da kadınlığa atfedilen hiçbir şey kurtarmıyor sizi işte o anda. Bir küçücük anda bile trans olduğunuzu anladıklarında işler değişiyor, bakışlar farklılaşıyor. Ben bugün Fizik yazılısından 95 alıp sözlüden 30 almamı başka bir şeyle açıklayamıyorum. Davranış notumu düşürmek çok zor bir şey değil çünkü öğretmenler için. Lise öğrencileri gebe kalıyor, bu konuşulmuyor, ama biz konuşuluyoruz. Onlar da çocuk değil mi?
En kötüsü tuvaletler. Bunlar büyük zorluk benim için. Kızlar tuvaletine giriyorum ama bunun için teneffüs bitiş zilinin çalmasını bekliyorum, yanıma da muhakkak bir arkadaşımı alıyorum. Ben bunu hak etmiyorum. O tuvaletten çıktıktan sonra koridordaki hocaların bakışlarını yakalıyorum ve bu beni o kadar rahatsız ediyor. Şöyle bir şey yapıyorlar: Okuldan atmıyorlar ama senin yılıp okuldan gitmeni bekliyorlar. Ama ben yılmıyorum. Ben pes etmeyeceğim. Bana bazen “Türkiye’den git,” diyorlar. Neden gideyim? Biz hep ilerliyoruz ve muazzam kazanımlar elde etmiş durumdayız. Bu kazanımlardan vazgeçip bir yere gitme niyetim yok. Çok istiyorsanız siz gidin. Ben kimseden saygı beklemiyorum. Kimse benim hayatıma, bizim hayatımıza karışmasın ve üzerinde bu kadar fazla söz söyleme hakkını kendinde görmesin istiyorum. Ben açıkçası şunu istiyorum: Herkes önüne baksın. Bana bakmasın, bizlere bakmasın.
Trans çocuk deyince “Yoktur” diyenlerin aklına direkt hormon bloklayıcı kullanılması ve çeşitli tıbbi süreçler geliyor. Ya da bildiğin gibi devasa bir bilgi kirliliği oluşuyor. Sen ne düşünüyorsun bununla ilgili?
İnsanlar bu konuda son derece bilinçsiz. Trans deneyime sahip olmayı cinsel yönelimlerden biri sanıyor insanlar. Feminen giyinen bir erkeğe de çok rahat trans diyebiliyorlar zaten ya da heteroseksüel bir trans olacağını da düşünmüyorlar. Her zaman söylüyoruz, Lgbti+ olmakla trans deneyime sahip olmak aynı şey değil. Yaşantımızı şöyle düşünüyorlar: “Çocukluğunda ne yaşadıysa yaşadı, büyüyünce istediği gibi oldu zaten.” Ben Twitter’daki “Trans Çocuklar Vardır” odasında konuşurken fark ettim ki bırakın toplumun genelini, bir lezbiyen arkadaşımız bile anlamıyor bazı şeyleri. Bunu bana özelden de sorabilir ama Lgbti+ arkadaşlarım. Toplumun geneli ise cinsel içerikli bir şey olarak kodluyor. Ama bu benim cinsiyet kimliğim sadece. Ben de gündelik hayatıma onlar gibi devam ediyorum. Okula, sinemaya gidiyorum, çeşitli aktivitelere katılıyorum.
Sandıkları gibi hemen hormon almak, ameliyat olmak zaten mümkün değil. Hele ki trans çocuklar için. İlaç takviyesi dediğimiz şey çok meşakkatli bir süreç. Bu ilaçlar reçeteli ve herkesin yazması ya da gidip pat diye bir yerden alması mümkün değil. Çok büyük yasal yaptırımlar var bu ilaçları denetimsizliğe açanlar için. Kontrolsüz kullananın zaten sağlığından olması demek. Karaciğer, böbrek bitirici ilaçlar bunlar kontrolsüz kullanıldıklarında. Cinsiyet uyum sürecimiz de öyle basit ilerlemiyor, bunu akıllarından çıkarsınlar. Yıllar süren süreçler bunlar. Bir ameliyat izni almak için beş yıl bekleyen insanlar var. Biz ameliyata girerken bile hormon testinden geçiyoruz. Ben önce psikiyatra gittim, çünkü onun beni gözlemlemesi gerekiyor. Psikiyatr da emin olmak istiyor, çünkü imza atacak benim sürecimin onayı için. Bir ton kan tahlili yaptırıyorsunuz, her yere gönderiliyor bu kanlar. Hastaneye gidip “Ben transım,” dediğimde “Hadi hemen sana hormon hapı yazayım,” demiyor yani kimse bana. Psikolog ve psikiyatrların dahil olduğu, hormon sayımları, kan tahlilleri, testler ve tabii gözlem içeren upuzun bir süreç bu.
Seninle aynı deneyime sahip çocuklara ne söylemek istersin?
Onlara doğrudan seslenmek benim için çok kıymetli, çünkü nasıl hissettiklerini biliyorum. Nasıl hissettiğinizi biliyorum; ama şunu unutmayın biz yanlış bir şey yapmıyoruz, kusurlu değiliz, onların atadığı kötülükleri barındırmıyoruz. Biz yanlış değiliz. Hiçbir zaman pes etmeyin. Yolumuz doğru bir yol. Biz, bizim olan hayatı istiyoruz. Ruhumuzu korumak istiyoruz. Biliyorum ki bıktırılıyorsunuz, hayattan uzaklaştırılıyorsunuz, bütün gözler sizin üzerinizde. Ama okula gidebilen gitsin. Bizler her alanda görünür olalım, her işte çalışabilelim ki bizden sonraki trans çocuklar daha rahat yaşasın. Bizler büyüdüğümüzde daha rahat yaşayabilelim. Dışarıdan gelen seslere kulaklarınızı tıkayın, biz kimseyi memnun etmek zorunda değiliz. Bana sürekli “Azra sen güçlüsün, ben olamıyorum,”. Hayır, siz de güçlüsünüz. Aileniz sizi kabul etmiyorsa da güçlüsünüz. Ne olur unutmayın, yalnız değilsiniz.
Peki trans çocuklarla dayanışmak için geri kalan herkes ne yapmalı? Somut olarak yapılabilecek neler var?
Okula devam edilmesinden çok bahsettik ama yurtlar ne olacak? Trans bir çocuğun herhangi bir yurtta can güvenliği yok ne yazık ki. En iyi ihtimalle taciz edilir o çocuk. Şu hafta bile kaç trans çocuk ailesine açıldığı için sokağa düştü acaba? Bunların belirli bir yuvaları, yurtları olması gerekiyor. Bunun için bir dayanışma ağı kurulabilir. Çok bir şey istemiyoruz. İnsanlar bizim bakımımızı üstlensin demiyoruz, sadece çok zor olan yaşam koşullarımızı normal koşullara çekmemize yardımcı olsunlar istiyoruz. Eşit olalım istiyoruz. Ama trans olduğumuza dahi ikna edemiyoruz insanları. Ailelerimizi edemiyoruz. Bir doktorun “Çocuğunuz kanser,” demesi ciddiye alınıyor da, bir psikiyatrın “Evet çocuğunuzun söyledikleri doğru,” demesi neden ciddiye alınmıyor? Ailelerimizi ikna etsek ve onların bizi korumasını sağlasak bu da yetmiyor. Çünkü ailelerimiz bizi dışarıda koruyamıyor. Ben kaynak yaptırdığımda saçlarım belime geliyordu, bir gün deniz kenarında arkadaşlarımla yürüyordum. Biri saçımdan tutup tehdit etti beni ve emin olun o anki öfkeyle öldürebilirdi beni. Arkadaşlarım araya girip korudular beni. Onlar kurtardı hayatımı. Lütfen can güvenliği en fazla tehlikede olan gruplardan biri olduğumuz unutulmasın.
Kapak görseli: Julián is a Mermaid, Jessica Love, Candlewick Press, 2018.