Bu yazı, Britanya’daki trans dışlayıcı fikir ve pratikleri özetlemek ve İngiltere’nin en geniş çaplı trans çocukları ve gençleri destekleyen örgütü Mermaids’in Rowling’e yanıtına bir arkaplan sunmayı amaçlıyor.
Ön not: Pembe Hayat tarafından ilan edilen Translarla Eşitlik Günü’nü kutluyor, herkesi eşitlik mücadelesinde kaybettiğimiz tüm translara ithafen yazılmış 18 Haziran Eşitlik Manifestosu’nu okumaya davet ediyoruz.
Birleşik Krallık’ta 14 Haziran günü trans haklarına yönelik önemli bir geri adım atıldı. Muhafazakar Boris Johnson hükümeti, Cinsiyetin Tanınması Yasası’ndaki (Gender Recognition Act), transların yasal kimlik değişiminde yaşadığı zorlukları ortadan kaldıran reform planını değiştirdi.
Independent sitesindeki makalede bir trans aktivist bu adımı; “hükümet, translara karşı devlet destekli şiddeti uygulamaya koyuyor. Bu yeni plan, zaten hepimizin bildiği gibi gücü elinde tutanların ötekileştirilmiş grupları önemsemediğini gösteriyor” sözleriyle eleştirdi.
2004 tarihli yasaya göre, transların kimlik değişimi için şart koşulan hükümlerden bazıları şunlardı: 18 yaşından büyük olma, bir uzmandan “cinsiyet disforisi” tanısı alma, detaylı tıbbi heyet raporu, iki yıl boyunca edindiği cinsiyet kimliğiyle yaşadığını belirten belgeler.
Bu süreçteki bürokratik zorluklar nedeniyle trans topluluğundan gelen öneriler üzerine Hükümet Eşitlikler Dairesi 2018’de bir reform planı hazırladı. Buna göre kimlikteki cinsiyet değişimi için “tıbbi tanı süreci” zorunluluğunun kaldırılması öngörülüyordu. Bu adım Birleşik Krallık nüfusunun yüzde 1’ini oluşturduğu tahmin edilen trans ve na-binary kimliklerin toplum içinde ayrımcılığa ve şiddete uğramadan yaşaması için önemli bir adım olarak görüldü. 100 bin kişinin katıldığı ankette yüzde 70’i bu reformu onayladı ve yasanın yönergelerinin belirlenmesi süreci başladı.
Yasal reforma yönelik anket; cinsiyet bazlı, yani kadın-erkek olarak ayrılmış tuvaletler, soyunma odaları, yatakhaneler gibi yerlerin kullanımı hakkında sorular içeriyordu. Mevcuttaki 2010 Eşitlik Yasası’na göre kadın ve erkeklere özel alanların gerekli olduğu yerlerde, bu alanların varlığı yasayla korunuyor. Translar, ait oldukları cinsiyete göre bu alanları kullanıyor. Yasa ayrıca özel durumlar için, haklı ve ayrıntılı gerekçeler gösterildiği takdirde, çeşitli düzenlemeler yapılabileceğini belirtiyor.
Birleşik Krallıktaki sağ-muhafazakar gruplar ve trans hakları karşıtı kadın grupları, yasadaki reformlara o dönemden bu yana karşı çıkıyor. Gerekçeleri transların ait olduğu kimliğe sahip olmasında “tıbbi rapor” kısmının kaldırılmasının erkeklerin suistimaline açık olması, trans olmayan kişilerin de kimlik değiştirebileceği düşünceleri.
Benzer reforma ilişkin yönergeleri hazırlayan İskoçya’da, kimlik değişimi için; 3 ay talep edilen kimlikte yaşama, yaşamın diğer kısmında bu kimlikte yaşanacağının garantisi şartı koşuluyor. Yalan beyan veren kişiler için 2 yıldan başlayan hapis cezaları öngörülüyor. Ayrıca 3 aylık başvuru sürecinde de kişinin talep ettiği kimliğe uygun yaşaması gerekiyor.
Mermaids’in J.K: Rowling’e buradan tamamını okuyabileceğiniz yanıtında bu konu kesin bir dille ve ayrıntılı şekilde şöyle özetlenmiş:
“‘Kadın olduğuna inanan ya da öyle hisseden her erkeğin’ yasal olarak o cinsiyette kabul edileceği kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Dahası, tuvaletlere ve soyunma kabinlerine erişim, kişinin yasal cinsiyeti kapıda kontrol ya da teyit edilerek sağlanan bir şey değildir. Dolayısıyla cinsiyet tanıma sertifikalarının, ‘tuvaletlerin ve soyunma kabinlerinin kapılarını ardına kadar açtığı’ iddianız, en cömert ifadeyle samimiyetsiz ve kötü kokuyor. Siz ‘pek çok kadının, trans kadınların kadın tuvaletlerine erişimine karşı çıktığı’ iddianıza dair hiçbir kanıt sunamazken, biz aksi yönde kanıt sunabiliriz.”
Trans Yardım Kuruluşu Mermaids’in yazısında, araştırmalarla da kanıtlandığı üzere translar hali hazırda herhangi bir kimlik değişimi, hormon süreci ya da ameliyat geçirmeseler dahi, ait oldukları cinsiyete göre kadın-erkek olarak ayrılmış alanları, kendilerini tanımladıkları cinsiyete uygun olarak yıllardır kullanıyor.
Tuvaletler, soyunma odaları, spor salonları, sığınaklar bu mekanlar arasında. ABD’de Trump yönetimi ve İngiltere’de Johnson yönetiminin “tek cinsiyete ait yerler”in kulanımını “biyolojik cinsiyete ve kimlikteki bilgilere bakılarak” sınırlandırması, trans çocuklar, öğrenciler, trans kadın ve erkekler ve na-binary’lerin bu mekanları kullandıklarında ayrımcılığa ve şiddete uğraması anlamına geliyor.
ABD’de bir trans öğrenci, kızlar tuvaletini kullanmasına izin vermeyen okul yönetimine açtığı dava sonucunda 75.000 dolar tazminat almış, benzer şekilde, erkekler tuvaletini kullanmak isteyen Gavin Grimm de, anayasal hakları kısıtlandığı için açtığı davayı kazanmıştı.
Bu yılın Nisan ayında Porto Riko’da bir trans kadın, McDonals’ın kadınlar tuvaletini kullandıktan sonra iki saldırgan tarafından görülüp takip edildikten sonra öldürüldü. Olayı kaydeden videoda erkeklerin transfobik ifadeleri ve ölüm tehdidi içeren sözleri yer alıyordu. 2020 Şubat ayında Oregon eyaletinde ise, kadınlar tuvaletinden çıkan trans kadına saldıran bir erkek 6 yıl ceza aldı.
Trans kadınlar, trans erkekler ve na-binary’lerin tuvalet ve soyunma odası gibi deneyimleri farklı ayrımcılık hikayeleri içeriyor. Çoğu trans bu alanları kullanmadıklarını belirtiyor (Tuvalet için eve gitmeyi bekleme gibi yolları denediklerini söylüyorlar). Türkiye’de Mac Fit spor salonu, cinsiyet hanesinde kadın yazan bir trans erkeğin, erkekler soyunma odasını kullanmasını engellemiş ancak “operasyondan sonra” kullanabileceğini açıklamıştı.
Mermaids UK Yardım Kuruluşu’nunu Rowling’e mektubu şöyle devam ediyor. “Dünyanın herhangi bir yerinde kişi beyanının kabul edildiği sistemlerin kötüye kullanıldığına dair bir kanıt yoktur. Korunmasız kadınları avlayan erkekler, dünya genelinde bir sorundur, ancak bunun translarla hiçbir ilgisi yoktur. Tuvalet ve soyunma odalarına erişim, kadınlara kıyasla translar için daha büyük bir meseledir. Çünkü translar, bu mekanlarda bulunmamaları gerektiğini düşünen insanlar tarafından sözlü veya fiziksel saldırıya uğrama endişesi taşıyor.”
J.K. Rowling’in Görüşlerinin Tarihçesi
Harry Potter kitaplarının dünyaca ünlü yazarı J.K. Rowling, geçtiğimiz günlerde yaşadığı ev içi şiddet ve cinsel saldırıyı ilk kez açıkladığı ve trans çocuklar ve trans kadınlar ağırlıklı fikirlerine yer verdiği metinde, yukarıdaki yasa reformuna atıfta bulunuyor ve anti-trans grupların, kendi deyimleriyle “çekincelerini” destekliyor.
Rowling’in, maruz kaldığı ev içi şiddet ve cinsel saldırıyı ilk kez paylaşması, bu tür suçların cezasız kalmaması ve hayatta kalanların desteklenmesi açısından önem taşıyor.
Blog yazısının ertesi günü İngiltere’nin sağcı/cinsiyetçi bulvar gazetesi The Sun, Rowling’in istismarcı eski eşinin açıklamasını “JK’yi tokatladım ama pişman değilim” başlığıyla kapağa taşıdı. Twitter’da bir hashtag dahil, birçok kesimden The Sun’un bu korkunç manşetine hemen tepki yağdı.
Trans öz örgütleri ve lgbti+ örgütleri Rowling’in yaşadığı şiddete karşı yanında olduklarını belirttiler. Ayrıca trans ve na-binary aktivistler açık bir imza metni yayınlayarak The Sun gazetesinin manşetini ev içi şiddete karşı “nefret uyandırıcı” bir hamle olarak tanımladılar ve Rowling’in yanında olduklarını belirttiler.
J.K. Rowling yaşadığı şiddeti transların kadın-erkek olarak ayrılmış alanları, ait oldukları cinsiyete uygun olarak kullanması ile ilişkilendiriyor: “Bunlardan söz etmemin amacı sempati kazanma çabası değil, benim yaşadıklarımı yaşamış, tek cinsiyete özgü mekanlarla ilgili kaygılara sahip olduğu için gerici olarak karalanan çok sayıdaki kadın ile dayanışma nedeniyledir” diyor.
Rowling daha önce “Rad Fem” (Radikal Feminist), “Gender Critical” (Cinsiyete Eleştirel Yaklaşan) ya da TERF (Trans Dışlayıcı Radikal Feminizm) olarak adlandırılan anti-trans gruplara desteğini sosyal medyada göstermişti. 6 Haziran 2020’de Twitter’da attığı post ise, bu konudaki en açık yorumuydu.
Yazar, Devex adlı basın platformunda yayınlanan Su Temini ve Sanitasyon İş Birliği Konseyi (WSSCC) destekli bir makaleye transfobik yorumlarda bulundu:
“Görüş: Regl olan insanlar için daha eşit bir COVID-19 sonrası dünyası yaratmak” başlıklı makale hakkında yorum yapan Rowling, “kadın” (woman) kelimesi üzerinde oyun yaparak “regl olan insanlar” yerine “kadın” denmesi gerektiğini savundu: “Regl olan insanlar. Eskiden bu insanlar için kullanılan bir kelime olduğuna eminim. Birisi bana yardımcı olsun. Wumben? Wimpund? Woomud?”
Link verdiği yazının girişinde ise, kapsayıcı bir ifade ile şu yazıyordu: “Dünyada tahmini 1.8 billion kız çocuğu, kadın ve na-binary (kendini ikili cinsiyet sistemi dışında tanımlayan) kişi adet görüyor ve pandemi nedeniyle bu değişmedi.”
Yazı üç uzman tarafından hazırlanmıştı; sosyo-medikal bilimler Profesör Yarımcısı ve gençlerde adet dönemi hijyeni programları aktivisti, Adet dönemi hijyeni uzmanı ve Güney Asya’da adet dönemi sağlığı ve hijyeni bölgesel programlar yöneticisi. “Gender Critical” fikirlere yakınlığı bilinen Rowling’in bu tweet’i, sağlık, kültürel teori ve günlük yaşamda “trans kapsayıcı bir dil” kullanılmasını öneren feministlere yönelik, “kadın sözcüğünün bu alanlardan silineceği”ni ima ediyordu.
J.K. Rowling’in transları “kadınlığı silmeye çalışan kişiler” olarak hedef gösteren açıklamalarına tepki verenler arasında; Harry Potter oyuncuları Emma Watson ve Daniel Radcliff de vardı.
Daniel Radcliffe,“trans kadınlar, kadındır. Aksini söyleyen her açıklama, trans kişilerin kimliklerini ve itibarlarını siler” derken, Harry Potter’da Hermione Granger rolünü oynayan Emma Watson da Twitter hesabından şunları yazdı: “Translar kendilerini nasıl tanımlıyorlarsa öyledirler ve kendi tanımlamaları sürekli sorgulanmadan, ya da aksi iddia edilmeden hakettikleri onurlu hayatı yaşayabilmeliler.”
Trans people are who they say they are and deserve to live their lives without being constantly questioned or told they aren’t who they say they are.
— Emma Watson (@EmmaWatson) June 10, 2020
Amerika’daki Harry Potter oyun parkında çalışan trans oyuncu Ela Xora, sözleşmesini yırtarak parktaki tanıtım görsellerinde artık yer almayacağını belirtti. Harry Potter fanları Twitter’da üzüntülerini dile getirirken, seriden esinlenen dövmelerini sildireceğini söyleyen hayranları da vardı.
Rowling’in yeni çocuk kitabı The Ickabog’u hazırlayan yayınevi Hachette’in çalışanları ise, transfobik görüşlere tahammülleri olmadığını ve kitap için çalışmayacaklarını açıkladılar.
“Translar hakkında Rowling haricinde kimse endişeli değil”
İngiltereli olan Rowling’in beyaz kimliği, ultra-zenginliği ve ulaştığı kitle göz önüne alındığında, oldukça kırılgan ve şiddete açık trans çocuklara, gençlere ve yetişkinleri zor duruma sokması ve yanlış bilgiler vermesi tepki çekti. Twitter’da 17 milyondan fazla takipçisi olan Rowling’in konu hakkındaki son twitleri 200 bin kere tekrar paylaşıldı. Bu paylaşımlarda eleştirilerin çoğunlukta olduğunu tahmin etsek bile, teknik olarak sözlerinin milyonlarca kişiye ulaştığına kuşku yok.
Özellikle, Onur Ayı ve Black Lives Matter/Black Trans Lives Matter eylemleri döneminde toplumsal konumu avantajlı birinin ayrımcılığa en çok maruz kalan gruplar hakkında tek yönlü konuşması eleştirildi. Konu hakkındaki yazılardan birinin başlığı şuydu: “Translar hakkında Rowling haricinde kimse endişeli değil.”
Rowling bu eleştiriler sonrası uzun bir blog postu yayınladı. Twitter hesabında “TERF Savaşları” olarak paylaştığı ““J.K. Rowling cinsiyet ve toplumsal cinsiyet konularında konuşma nedenini yazıyor” başlıklı yazıda translar hakkında, translar adına düşüncelerini dile getirdi.
Yazı, geçen Aralık ayında bir trans kadına ait olduğu cinsiyetin tam aksi yönünde hitap eden Maya Forstater’in, çalıştığı kurumda sözleşmesinin yenilenmemesi örneğiyle başlıyordu.
Oldukça sert tweitleriyle tanınan Forstater bu twitlerinde çeşitli trans kadınlara doğrudan ve kişisel tahkirlerde de bulunmuştu: “Bunce ‘kadın olarak maskeli balo yapmıyor’, haftanın bir kısmını elbise giyerek ifade etmeyi seven bir adam”. Genel olarak trans dışlayıcı feminizm adı verilen anlayışı konuşma, mektup, tutum ve sosyal medya açıklamalarında yoğun bir şekilde işledi.
Bu ifadeler sonrası, çalıştığı işyeri sözleşmesini yenilemedi ve Forstater, fikirlerinden dolayı kendisine işe alımda ayrımcılık yapıldığı gerekçesiyle konuyu iş mahkemesine taşıdı. Forstater, “gender-critical görüşlerin” 2010 Eşitlik Yasası’nca korunduğunu ve çıkacak emsal kararın bir dönüm noktası olacağını söyledi.
Londra İş Mahkemesi, Maya Forstater’in durumunun, Eşitlik Yasası kapsamında ayrımcılık sayılamayacağına karar verdi ve kararı şöyle temellendirdi: “Cinsiyet Kimliği Tanıma Belgesinin tam etkisini kabul etmeyi reddederek veya trans kadınların erkek olduklarında, trans erkeklerin kadın olduklarında ısrarla tacizde bulunup başkalarının haklarına zarar veren bir inancı dışlamak meşrudur. İnsan haklarının dengeleme uygulamasında, denge, benimsediği mutlakçı yaklaşım nedeniyle Davacı aleyhindedir.”
Dava sürecinde Forstater’in, görüşlerine destek amacıyla yürüttüğü kampanyayı ve onu destekleyen trans-dışlayıcı kadın gruplarının desteğini ayrıntılı olarak bu yazıda bulabilirsiniz. J.K. Rowling de Forstater’i destekleyenlerden biriydi ve bu twitlerinin ‘transfobik’ bulunduğunu, çok şiddetli tepkiler ve tehdit mesajları aldığını yazdı.
Translara yönelik ayrımcı yasa ve uygulamalar nedeniyle uğradıkları stres ve şiddeti paylaşan trans/na-binary’ler, Black Trans Lives Matter aktivistleri başta olmak üzere, Rowling’in ifadelerinin düşmanlaştırıcı, trans kadınların kadınlığını kabul eder gibi görünüp etmeyen, trans çocuklar ve gençler başta olmak üzere sağlığa erişim hakkını engelleyen, İngiltere’deki Muhafazakar hükümet ve ABD’deki Trump hükümetinin politikaları ile aynı olduğunu vurguladılar.
Rowling’in paylaşımı aynı zamanda önemli bir yasa değişikliğine denk geldi: 12 Haziran 2020 Cuma günü Trump hükümeti Sağlıkta Ayrımcılığı Önleyen yasa maddesinde cinsel yönelim/cinsiyet yönelimi ifadesini kaldırdı. Obama döneminde yasaya eklenen ve Trump’ın göreve geldiğinden beri kaldırmaya çalıştığı bu ifade, yasadan kesin olarak kalktı ve Ağustos ayı ortası yürürlüğe girecek. Yasaya itiraz hakkı bulunsa da, Kasım’daki seçimlerin yoğun gündeminde gözden kaçma tehlikesi taşıyor.
Yasadaki geri adıma göre translar; hastaneler, doktorlar, sağlık çalışanları ve sağlık sigorta şirketleri tarafından ayrımcılığa karşı yasal koruma hükümlerinden yoksun kalıyor. Değişiklik ayrıca doktorların dini inançları nedeniyle trans ve eşcinsellere hizmet vermeyi reddetmesinin de önünü açabilecek. Dolasıyla Rowling’in “endişelerinin” transların hayatını zorlaştıran, sağcıların bu konudaki politikaları ile örtüştüğü söylenebilir.
Bu upuzun ve tatsız girişten sonra işte İngiltere’nin en geniş çaplı trans çocuk-genç ve aileleri örgütü Mermaids’in Rowling’e yanıtını sunuyoruz…
Ana görsel: Londra Trans Onur Yürüyüşü 2019. Getty Images.