2010’dan bu yana, saldırganların kadın mekanlarına girebilmek için Eşitlik Yasası hükümlerini kullandıklarına veya dünyanın herhangi bir yerinde kişi beyanının kabul edildiği sistemlerin kötüye kullanıldığına dair bir kanıt yoktur.

MEYDAN

Trans Çocukları Dinlemeden Haklarında Konuşmayın

 

Birleşik Krallık’ta trans çocukları ve gençleri destekleyen Mermaids UK Yardım Kuruluşu J.K. Rowling’in yazısı üzerine bir açık mektup yayınladı. Bu mektubun arkaplanını öğrenmek, özellikle İngiltere ve ABD’deki trans hakları etrafında büyüyen nefret, korku ve manipülasyonu anlamak için bu yazıyı okuyabilirsiniz.

 

Sevgili J.K. Rowling,

 

Ev içi ve cinsel şiddetten hayatta kalmış olan sizinle dayanışma içinde olduğumuzu ifade ederek söze başlamak isteriz. Dürüst ve içten paylaşımınızı okurken acınıza ortak olduğumuzu hissettik. Bu ortaklık hissi, cinsiyet kimliği açısından aramızda var olabilecek farklılıklardan tamamen bağımsız.

 

Yaşadıklarınızı paylaştığınız metni yazmak sizin için çok zor olmuş olmalı. Paylaşımınızdan sonra sansasyonel bir gazetenin baş sayfasında gördüğümüz başlık, fazlasıyla elim ve korkunçtu. Trans bir yardım kuruluşu olduğumuz için, çalışanlarımız ve gönüllülerimiz hemen her gün ev içi şiddet ve istismar vakalarıyla karşılaşıyor ve ev içi şiddetten hayatta kalan herkesle sorgusuz sualsiz dayanışmak temel ilkelerimizden biri. Hiçbir mağdur, hayatta kalan özne ya da toplumsal olarak korunmasız hale getirilen grup, daha fazla gazete satmak için kullanılmamalı.

 

Şüphesiz, bloğunuzu okumanın translar ve aileleri için ne kadar zor olduğunun farkındasınızdır. Çok kısa bir zaman öncesine kadar büyük bir güvenle, sizi trans yaşamları destekleyen, ilham verici bir yazar ve kamusal figür olarak görüyorduk. Fakat bu hafta, trans gençlerin şaşkınlık ve dehşet içinde, kendilerini çok sevdikleri Harry Potter’ın yazarıyla karşı karşıya bulduklarına tanık olduk.

 

Bu çocuklar ve ergenler, hemen her gün köşeye sıkıştırılmış hissederek ve korkarak yaşıyor. Sizin hikayelerinizde, en korkutucu düşmanın bile arkadaşların ve yetişkinlerin nezaketi ve anlayışıyla güçlenerek alt edilebileceğine dair bir söz ve umut bulmuşlardı. Nabinary[i] çalışanımız Jake Edwards dün şöyle yazmıştı:

 

Benim için Harry Potter, kim olarak doğmuş ve kim olarak yaşıyor olursan ol, yaşamın ne kadar farklı ya da zor olursa olsun, eğer sevgiyle savaşırsan her türlü baskı ve zulmü aşabileceğine dair bir hikâye. Yirmi dört yaşındayım ve bunun doğru olmayabileceğini fark ediyorum. Açıkçası bu canımı acıtıyor.

 

Bu açık mektup size karşı kişisel bir saldırı değildir. Bizi destekleyenlerin size hakaret ya da temelsiz suçlamalar içeren mesajlar atması için bir çağrı da değildir. Bu tür davranış ve yaklaşımları kınıyoruz. Her zaman olduğu gibi, sosyal medyadan uzak ve translara hak ettikleri meşruiyetin teslim edildiği saygılı, sakin ve makul bir diyaloğa çağrımızı yineliyoruz.

 

Bu metnin en önemli mesajı şudur:

“Eğer trans çocukları dinlemediyseniz, onlar hakkında konuşmayın.”

 

Şimdi bloğunuzda değindiğiniz bazı noktaları ele almak isteriz. İlk olarak, disfori vakalarında beden uyum sürecinin bir çözüm olduğunu ve transların korunma hakları olduğunu kabul ettiğinizi görüyoruz ve teşekkür ediyoruz.

 

Ne var ki “[Bana yazan insanlar] gençlerin, eşcinsellerin karşı karşıya kalabileceği tehlikelerden, kadınların ve kız çocuklarının haklarının yıkıma uğratılmasından kaygı duyuyorlar. Her şeyden önce, kimseye (hele de trans gençlere) bir faydası olmayacak bir korku ikliminden endişeleniyorlar” diyerek size yazan kişilerle benzer çekinceleri paylaştığınızı ifade ettiniz.

 

LGBTİ+ organizasyonların durduğu yere baktığımızda ve bloğunuza yapılan geri dönüşlere hızlıca bir göz attığımızda, gençlerin çok büyük çoğunluğunun ve lezbiyen, gey ve biseksüellerin, trans haklarını desteklediği ve transların otorite figürleri tarafından yanlış temsili karşısında büyük bir rahatsızlık duydukları açıkça görülüyor. Ne de olsa günümüz eşcinsel hakları hareketinin kıvılcımını çakan, siyah trans kadınların öncülük ettiği bir protestoydu.

 

Meselenizin özüne işaret etmek gerekirse, trans haklarının kazanımı kadın haklarının feda edilmesi anlamına gelmiyor. Trans kız çocuklarının, diğer kız çocukları için herhangi bir şekilde tehdit yarattığına dair bir kanıt yok. Hatta gerek okulda gerek evde korkunç şekillerde zorbalığa maruz kalanlar, sıklıkla trans çocuklardır. Sizin de göreceğiniz gibi, onları bir tehdit olarak nitelemek isteyenler sebebiyle modern Britanya toplumunda korku içinde yaşayanlar trans yetişkinlerdir.

 

Trans haklarına olan itirazınızın temeli, transların uzun bir süreçten geçmeden cinsiyet kimliklerini belirlemesine olanak tanıma potansiyeli taşıyan, 2004 Tarihli Cinsiyetin Tanınması Yasası [Gender Recognition Act 2004] reformuna dayanıyor gibi görünüyor. Yazınızda şöyle diyorsunuz:

 

Kadın olduğuna inanan veya öyle hisseden her erkeğe (söylediğim gibi, cinsiyet tanıma belgesi artık hiçbir ameliyat veya hormon alımı olmadan verilebilir) tuvaletlerin ve soyunma kabinlerinin kapılarını ardına kadar açarsanız, içeri girmek isteyen herhangi bir erkeğe, yani tüm erkeklere kapıları açmış olursunuz. Gerçek basitçe budur.

 

Burada basit olan hiçbir şey yok. Hâlâ cinsiyetin tanınması için karmaşık, tıbbi ve uzun bir süreç gerektiren mevcut yasa kapsamında, “kadın olduğuna inanan ya da öyle hisseden her erkeğin” yasal olarak o cinsiyette kabul edileceği kesinlikle gerçeği yansıtmıyor. Dahası, tuvaletlere ve soyunma kabinlerine erişim, kişinin yasal cinsiyeti kapıda kontrol ya da teyit edilerek sağlanan bir şey değildir. Dolayısıyla cinsiyet tanıma sertifikalarının, ‘tuvaletlerin ve soyunma kabinlerinin kapılarını ardına kadar açtığı’ iddianız, en cömert ifadeyle samimiyetsiz ve kötü kokuyor. Siz ‘pek çok kadının, trans kadınların kadın tuvaletlerine erişimine karşı çıktığı’ iddianıza dair hiçbir kanıt sunamazken, biz aksi yönde kanıt sunabiliriz. Kadınların ve erkeklerin bu konuya dair yorumları üzerine yapılan bir sosyal medya araştırmasının ortaya çıkardığı sonuç şöyle:

 

Bu araştırmanın gözlemleri, cis[ii]-kadınların çoğunun, trans kadınların onlarla aynı tuvaleti kullanmasını istemedikleri inancını desteklemiyor: Bulgularımıza göre, örneklenen popülasyonda, cis-kadın kullanıcıların yaklaşık %70’i negatif olmayan yorumlar paylaştı ve cis-kadınlar tarafından yapılmış olan negatif yorumların yaklaşık yarısı öylesine/rastlantısal yapılmış görünüyor.

 

İnsanların trans olarak fark edilmesinin güvensiz soyunma odalarına ve tuvaletlere yol açacağına inanabilirsiniz. 2016 yılında, tam olarak bu kaygılar Kuzey Karolina’da bir yasanın geçirilmesine neden oldu, buna göre insanların sadece doğum belgelerinde atanmış cinsiyetlerine uygun tuvaletleri kullanmaları istendi. Yeni yasa sadece transfobinin artmasının değil, aynı zamanda umumi tuvaletlerde, trans olmasa bile, ‘feminen’ giyinmeyen ya da olmayan kişilere karşı şiddetin artmasının da yolunu açtı. Aynı zamanda, trans erkekleri de kadınlar tuvaletini kullanmaya zorladı. Sonunda 2019 yılında bir federal yargıç, bu tehlikeli ve uygulanamaz mevzuatı kaldırdı.

 

Daha sonra ABD’de, “Umumi Tuvaletler, Soyunma Odaları ve Soyunma Kabinlerinde Güvenliğe ve Gizliliğe İlişkin Kanıtlar” üzerine yapılan inceleme, trans haklarına karşı olanların:

 

[…] bu tür yasalar geçirilirse, umumi tuvaletlerde güvenlik ve gizlilik ihlalleri yaşanmasından endişe duyduğunu belirtmektedir. Söz konusu yasaların etkileri test edilmemiştir ve bu konuda herhangi bir ampirik kanıt bulunmamaktadır. Bu çalışma, bu tür yasaların, umumi alanlardaki suç olaylarının sayısı veya sıklığı ile hiçbir ilişkisi olmadığını saptamıştır. Ayrıca, umumi tuvaletlerde, soyunma odalarında ve soyunma kabinlerinde gizlilik ve güvenlik ihlallerine ilişkin raporların oldukça nadir olduğu ortaya koyulmaktadır. Bu çalışma, ayrımcılık karşıtı yasaların bir sonucu olarak artan güvenlik ve gizlilik ihlallerine ilişkin korkuların, ampirik olarak temellendirilmediğine dair kanıt niteliğindedir.

 

Yazarlık yeteneğinizi, okuyucularınızın zihninde kadın tuvaletlerinin dış dünyaya savunmasız bir şekilde açılıverdiği ve her tür saldırganın içeri sızmasına göz yumulduğu bir senaryo kurmak için kullandınız.

 

Ama bir dakika! Trans kadınlar cinsiyet kimlikleriyle uyumlu olan tesisleri kullanma hakkına zaten sahip ve bu karar, 2010 yılında geçirilen Eşitlik Yasası’ndan beri yürürlükte. Cinsiyetin Tanınması Yasası yalnızca kimlik belgesi değiştirmekle ilgili ve tuvaletleri veya soyunma odalarını kullanmak için hiç kimse yeni bir doğum belgesi çıkarmak zorunda değil.

 

2010’dan bu yana, saldırganların kadın mekanlarına girebilmek için Eşitlik Yasası hükümlerini kullandıklarına veya dünyanın herhangi bir yerinde kişi beyanının kabul edildiği sistemlerin kötüye kullanıldığına dair bir kanıt yoktur. Korunmasız kadınları avlayan erkekler, dünya genelinde bir sorundur, ancak bunun translarla hiçbir ilgisi yoktur. Tuvalet ve soyunma odalarına erişim, kadınlara kıyasla translar için daha büyük bir meseledir. Çünkü translar, bu mekanlarda bulunmamaları gerektiğini düşünen insanlar tarafından sözlü veya fiziksel saldırıya uğrama endişesi taşırlar.

 

“Şu an içinde bulunduğum, kadın düşmanlığının en yaygın olduğu dönemdir” diyorsunuz ve ekliyorsunuz: “Her yerde kadınlara seslerini kesip oturmaları, yoksa sonuçlarına katlanacakları söyleniyor.”

 

Biz Mermaids olarak, sizinle ve Birleşik Krallık’ın en uzun soluklu feminist örgütleriyle yan yana durarak tüm kadınların şiddet ve kadın düşmanlığından/mizojiniden korunması çağrısında bulunduk. Bu çağrımız erkekler ve oğlan çocukları dahil toplumun her kesiminde büyük hasar bırakan patriyarkanın yıkılmasına yönelikti.

 

Bununla birlikte, internette, yazılı basında ve politik mecralarda yanlış bilgi yayanların ve translara açıkça saldıranların büyük çoğunluğunun kadın olduğunu da belirtmeliyiz. Bu durum kadın hakları bağlamında sunuluyor olsa da çok sayıdaki kadın destekçimiz, feminist olmanın transları canavarlaştırmayı veya insanlıktan çıkarmayı meşrulaştırmadığını kanıtlamaktadır.

 

Bloğunuzda bu konuya olan ilginizin nedenini, kadın mahkumlar ile cinsel ve ev içi şiddetten hayatta kalanlara yönelik projeleri destekleyen hayır kurumunuz ile açıklıyorsunuz.

 

Transların, cinsiyet ile ayrılan ceza infaz tesislerine erişiminin, kadınlar için olası riskleri hakkında çok şey yazıldı. İstatistiksel olarak, İngiltere ve Galler’deki hapishanelerde bulunan toplam 84 bin kişi arasında trans olduğu bilinen hükümlü sayısı 125’tir. % 0.15’lik bu oran transların genel nüfusa oranının altındadır. Dolayısıyla, erkeklerin kılık değiştirip kadın mahkumların arasına girmesi gibi bir trendin oluştuğuna dair elimizde bir kanıt yok. Evet, Wakefield’deki New Hall hapishanesinde tutukluyken iki kadına cinsel saldırıda bulunan trans kadın Karen White vakası var, fakat bu olayın hapishane yönetiminin kabul edilemez güvenlik zafiyetini ortaya koyduğunu göz ardı edemeyiz. Şiddet uygulayan kadınlar, daha yüksek güvenlik tedbirleri ile yönetildiği için erkek hapishanelerine yerleştirilmektedir. Kadın hükümlüleri, natrans/cis veya trans diğer tüm hükümlülerin saldırılarından korumak için daha fazlasının yapılması gerektiğine katılıyoruz.

 

Böylesine kısıtlı örnekler kullanarak bütün transların üzerine suçluluk yüklemek ve onları cis-kadınlara karşı cinsel bir tehdit olarak göstermek çok yaygın, yanlış ve nihayet yıkıcı bir klişedir. Bu araştırma trans kadınların (natrans/cis kadınlarla karşılaştırıldığında) kadınlar için daha büyük bir tehdit oluşturmadıklarını gösteriyor.

 

Sığınma evleri açısından, trans kadınların ve diğer trans kişilerin istismara uğrama risklerinin daha yüksek olduğuna bloğunuzda dikkat çektiğiniz için size teşekkür ederiz. Trans gençleri destekleme konusundaki 25 yıllık deneyimimiz bize, sığınma evlerinin toplumsal olarak korunmasız hale getirilen kadınlara mühim bir hizmet sunduğunu söylüyor.

 

Trans kadınların sığınma evlerinde başka kadınlara karşı bir tehdit oluşturduğuna dair hiçbir bulgu olmadığını biliyoruz. Sığınma evleri yıllardır hiçbir vukuat olmadan trans kapsayıcı olmuşlardır. “Ev içi ve cinsel şiddete uğramış trans kadınları desteklemek” başlıklı Stonewall raporu, hizmetlere başvuranları koruma amacıyla, sığınma evlerine kurulmuş çok sağlam emniyet sistemlerinin olduğuna ve yardıma ulaşmaya çalışırken karşılaşılan engeller konusunda trans kadınların desteklenmesinin gerekliliğine dikkat çeker. Belirtmek isteriz ki trans kadınların %24’ü, desteğe erişimlerinin önündeki engellerden ötürü, maruz bırakıldıkları istismarı kimseye anlatmıyorlar.

 

Buradan hareketle, eski bir öğretmen ve çocuk derneği kurucusu olarak eğitim ve korunmayla alakalı kısmı ilgiyle okuduk:

 

Başka pek çok kişi gibi, benim de trans hakları hareketinin bu iki konu üzerindeki etkileriyle ilgili ciddi çekincelerim var.

 

Trans haklarının eğitime ve/veya korunmaya etkilerine dair olan bulguları bilmek yararlı olabilir. Evlilik eşitliği, heteroseksüel natrans/-cis bireylerin evlilik haklarını etkilemedi. Aynı şekilde, trans hakları da ne eğitimi ne de emniyeti kötü yönde etkiler. Bugün trans haklarının, kadınların veya kız çocuklarının haklarını negatif etkilediği ya da onların haklarını ellerinden aldığına dair varsayımlar kanıtlanabilir değildir. Hatta gerçek dışı ve tahrik edicidir. 2010 Eşitlik Yasası, koruma altında olan hak ve unsurların hepsine eşit uzaklıktadır.

 

“Genç kadınların beden uyum süreci geçirme isteklerinde büyük bir patlama yaşandığına” dair endişelerinizi şu şekilde dile getirdiniz:

 

30 yıl sonra doğmuş olsaydım, ben de beden uyum sürecine girmeyi deneyebilirdim. Kadınlıktan kaçmanın cazibesi çok büyük olabilirdi. Ergenliğimde şiddetli OKB (Obsesif Kompülsif Bozukluk) ile mücadele ettim. İnternet ortamında yakın çevrede bulamadığım komüniteyi ve anlayışı bulmuş olsaydım, kendimi babamın açıkça tercih edeceğini söylediği erkek çocuğa dönüştürmeye ikna edilmiş olabilirdim.

 

Bir genç kadının cinsiyetinden kaçmak zorunda olduğunu hissetmesi toplumun üzücü bir yansımasıdır. Kız çocuklarının ve genç kadınların kendi başlarına başarılı olabilmeleri için toplum tarafından güçlendirilmeleri gerektiği ve asla eski şovenist beklentileri karşılamak zorunda olmadıkları konusunda aynı fikirdeyiz. Fakat desteklediğimiz hiçbir genç trans erkeğin, bu sürece daha kolay bir erkek varoluşu uğruna, kadınlıktan kaçmak için girdiğine dair kanıt göremiyoruz. Aksine, beden uyum süreci çoğunlukla korkutucu ve yorucu bir süreç. Cinsiyet kimlikleri konusunda gayet sağlıklı bir şekilde keşifler yapan gençler var; ama bu keşifler, kalıcı bir şekilde beden uyum sürecine girmeyi veya tıbbi bir yol izlemeyi içermek zorunda değildir.

 

Yine de trans çocuklar ve erkeklerle konuşurken, çocukların ve gençlerin kimliklerini ifade edebilme şekillerinde bir şeylerin değişmiş olduğu aşikardır. Tıpkı okulda eşcinsel olarak açılacak kadar güvende hisseden gençlerin sayısında bir artış olduğu gibi, cinsiyet kimliği hakkında açıkça konuşma özgürlüğü de daha fazladır. Trans erkek çocukların neden nüfustaki trans kız çocuklarından daha fazla temsil edildiği açık değildir, ancak her halükârda gençlerin kimliklerini keşfetmelerine izin vermek iyi bir şeydir. Belki de buna karşı argümanınız, kızların tıbbi bir yol izleyip pişman olma ihtimalleridir.

 

Natrans/cis kişilerin, cinsiyet geçiş ameliyatı ‘trend’ine kapıldıkları imaları yanlıştır. İki yılı aşan bekleme süresi ve ardından NHS [Birleşik Krallık Milli Sağlık HizmetiUnited Kingdom National Health Service] uzmanlarının kapsamlı değerlendirme aşamaları hesaba katıldığında, tıbbi müdahalelere erişim ne hızlı ne de kolaydır. 18 yaşından küçüklerin ameliyatlara erişimi yoktur ve hormon terapisi de dahil olmak üzere herhangi bir tıbbi müdahale, tıpkı diğer prosedürler gibi rıza esaslı Gillick Yetkinlik Kurallarına dayanır.

 

Sözlerinize şöyle devam ediyorsunuz:

 

[Genç bireyler] bazı durumlarda vücutlarını geri döndürülemez şekilde değiştirdiler ve doğurganlıklarını yok ettiler.

 

Östrojen veya testosteron almanın zamanla tam bir doğurganlık kaybına yol açabileceği öne sürülmesine rağmen, hormon terapisinin bir kişiyi kısırlaştırmadığını gösteren birçok  açıklama  ve  araştırma mevcuttur. Ancak bu herhangi bir klinik çalışmada kanıtlanmamıştır.

 

Dahası pek çok trans, hormon terapisini bıraktıktan sonra doğurganlığının geri geldiğini gördü ve doğurganlık tedavisi alarak ya da almayarak doğum yaptı.

 

Bazı ameliyatlar insanları infertil hâle getirir ama İngiltere’de 18 yaşına gelene kadar bu ameliyatlara erişim yoktur. Bir yetişkin, sonuçların tamamen farkında olarak kararını verir; ayrıca yumurta ve spermlerin dondurulması hakkında da pek çok tartışma sürmektedir.

 

Ameliyata dair pişmanlık duyanların oranının çok düşük olduğunu hatırlamakta fayda var; aksini iddia eden araştırmaların yanlış olduğu ise ayrıntılı olarak kanıtlandı.

 

Pek çok gencin homofobi yüzünden trans olarak açıldığına dair endişelerinizi ifade ediyorsunuz:

 

Bazıları hemcinslerine ilgi duyduklarını keşfettikten sonra beden uyum sürecine girmeye karar verdiğini söylüyor ve bu karar kısmen, toplumdaki ve ailelerindeki homofobiden kaynaklanıyor.

 

Genç transların aileleri sıklıkla homofobik olmakla suçlanıyor, benzer bir imayı sizin yazınızda da görmek bizim için bir hayal kırıklığı. Emin olun ki bizim hizmetlerimize başvuranlar, çalışanlarımız ve gönüllülerimiz kesinlikle homofobik değil; ayrıca günümüz toplumunda bir ebeveynin eşcinsel çocuğunu kabul etmesinin trans kızını ya da oğlunu kabul etmesinden çok daha kolay olduğu görülüyor.

 

Ancak bir ebeveynin çocuğunu cinsel yöneliminden ve/veya cinsiyet kimliğinden bağımsız olarak kucaklaması, trans çocuğuna gösterdiği sevgi ve destek, modası geçmiş ahlaki normlara uyum sağlamayan kimliklere açık olduğunun da kanıtıdır. Doğrusu, personelimizin ve genç transların arasında çok sayıda eşcinsel de var ve onlar da cinsiyet ve cinselliğe dair sorular birbirine karıştırılmadan kabul görmeyi hak ediyorlar.

 

Pek çok çalışma, homofobi argümanını tamamen çürütecek şekilde, transların hemcinsleriyle ilişki yaşama olasılığının natrans/cis’lere kıyasla daha yüksek olduğunu gösteriyor. 2015 yılında yapılan Ulusal Trans Ayrımcılık Araştırması, katılımcıların cinsel yönelimlerinden yola çıkarak, translar ve toplumsal cinsiyete uymayan kişiler arasında, cinsel yönelim spektrumunun geniş olduğunu belirtiyor.

 

Araştırmaya katılanların %23’ü kendilerini lezbiyen veya gey olarak, %24’ü ise biseksüel olarak tanımlıyor. Çalışma şunu ortaya koyuyor:

 

Beden uyum sürecinden sonra bütün trans insanların heteroseksüel olduğunu varsayanlar, tıpkı hepsinin gey, lezbiyen ya da biseksüel olduğunu varsayanlar gibi hatalı.

 

Mermaids’in verdiği hizmetlere başvuran genç insanların cinselliğiyle ilgili deneyimlerimiz de bu çıkarımı doğrulayacak örnekler içeriyor.

 

 

Metnin geri kalanı için UYARI:

Aşağıdaki paragraf intiharla ilgili konulara değinmektedir ve okuyan kişiler için tetikleyici olabilir. Böyle bir durumda size destek olabileceğini düşündüğünüz ruh sağlığı uzmanına ulaşabilir, şehrinizdeki LGBTİ+ oluşumu ile bağlantıya geçebilir veya destek için Kaos GL’nin danisma@kaosgl.org adresine mail atabilirsiniz, ayrıca haftaiçi 12.00-18.00 saatleri arasında SPoD Danışma Hattına 0850 888 5428’den ulaşabilirsiniz. Eğer Türkiye’de yaşayan bir mülteci iseniz, 7/24 Arapça, Farsça, İngilizce ve Türkçe hizmet veren Mülteci Destek Hattına 0850 888 0539’dan ulaşabilirsiniz.

 

 

Bloğunuzda transların hayatları ve trans intiharları konusunu ele alırken yazdıklarınızın tonundan son derece rahatsız olduk. Bu kısımda yazdıklarınızı alıntılamayacağız. Bununla birlikte, bloğunuzu okuyan pek çok kişi, genç insanların beden uyum sürecine girmesinin engellenmesi ile intihara yönelik düşünceler ve eylemler arasında bir ilişki olmadığını öne sürdüğünüzü düşünüyor.

 

Bir LGBTİ+ derneği olan Stonewall’un araştırmasına göre, genç trans insanların neredeyse yarısı intihara teşebbüs etmiştir. Dünya çapında yapılmış başka araştırmalar da bunu doğrulamaktadır.

 

Görünen o ki, siz bu istatistikleri şüpheyle karşılıyor ve tartışmada haklı çıkmak isteyen insanların samimiyetsizce trans intiharlarını kullandığını ima ediyorsunuz. Bunun ne kadar korkunç bir iddia olduğunu kelimelere dökmek mümkün değil; bu yüzden samimiyetle, niyetinizin bu olmadığını umuyoruz.

 

Kendilerine sürekli bağnazlık ve küçümsemeyle muamele eden bir dünyada daha fazla yaşayamayacaklarını hissettikleri için kaybettiğimiz genç insanların ve arkadaşlarımızın ardından ekibimiz çok gözyaşı dökmüştür. Ekibimiz ve yardım hattı gönüllülerimiz, kaybettiğimiz bu hayatların her birini kalplerinde taşımaktadır. Bu yüzden trans gençler arasında kendine zarar verme ve intihar eğiliminin varlığını yok sayanların zaten korunmasız hale getirilmiş hayatlara verdiği zararı küçümsememenizi talep ediyoruz.

 

Bloğunuzda yazdıklarınıza dair açıklığa kavuşturmak istediğimiz son noktaya gelince:

 

Kadınlığın cinsiyetlendirilmiş bir bedene bağlanamayacağına yönelik tüm tartışmaları ve biyolojik kadınların ortak deneyimleri olmadığı iddialarını okudum ve ben de bunları son derece kadın düşmanı ve gerici buluyorum.

 

Bahsettiğiniz görüşler gerici ya da kadın düşmanı olmak şöyle dursun, dünyanın önde gelen biyoloji uzmanları tarafından dünya çapında kabul edilmiş en güncel bilimsel araştırmalara dayanmaktadır.

 

Bu konudaki bilimsel tartışmaların tamamına burada yer vermeyeceğiz ama bir biyoloğa ait olan şu post belki faydalı olabilir.

 

Lafın kısası, biyoloji düşündüğümüz kadar basit ve ikiliklere indirgenebilir değildir. Siz atanmış cinsiyet kimliğinizle olduğunuz kişi arasında bir uyumsuzluk hissetmiyorsunuz diye bu kimsenin böyle hissetmediği anlamına gelmediği gibi, size “cinsiyet atama şapkası” gibi hareket etme, yani başka insanlara cinsiyet atama hakkını vermez.

 

J.K. Rowling, bloğunuzu geleceğe odaklanarak ve “kadınları ‘TERF’ kelimesiyle susturmaya çalışmak daha fazla genç kadını radikal feminizme itmiş olabilir…” diyerek “büyük bir ironi” tahayyülüyle sonlandırıyorsunuz.

 

Biz ise ‘şimdi’ye bakıyoruz ve giderek artan ve kendilerini önceki nesillerin patriyarkal anlayışından bağımsız bir şekilde ifade eden, özgün cinsiyet kimliklerini kendi dilleriyle ve kendi şartlarına göre ilan eden genç erkek, kadın ve nabinary insanlar görüyoruz.

 

Birçok genç kadını radikal feminizme yönlendirmek şöyle dursun, bu durum her birimizin biricik olduğunu ve cinsiyetin kişiye özgü bir mesele olduğunu kabul eden anlayışa doğru kolektif bir hareket yaratıyor.

 

Bloğunuzda da belirttiğiniz gibi: “Kurgusal bir karakter yaratırken insanın o içsel karmaşasını asla unutmadığım gibi trans insanlar söz konusu olduğunda da bu karmaşayı kesinlikle unutmam.”

 

Bu cinsiyet “hareketi” orta yaşlı politikacılar, ebeveynler, fenomenler, hayır kurumu çalışanları veya yazarlar tarafından tasarlanıp düzenlenmedi. Kim oldukları ve nerede durdukları konusunda son derece net ve güçlü, yalnızca saygı görmeyi talep eden coşkulu ve gür trans seslerden doğdu.

 

Bloğunuzda söylediklerinize dikkatle kulak verdik ve son sözlerinizi önemsiyoruz:

 

Talep ettiğim, istediğim tek şey benzer bir empati ve benzer bir anlayışın, tek suçları endişelerini tehdit ve suistimal edilmeden duyurmayı istemek olan milyonlarca kadını da kapsaması.

 

Biz kadınların endişelerini ifade etmelerini suç olarak görmüyoruz. Ne var ki insanların, trans kadınları erkek cinsel saldırganlarla bir tutmalarını, cinsel suçları trans kimliklerin üzerine yıkmalarını, trans çocuklara yapılan desteğin ebeveynlerin homofobisinden ya da kadın düşmanlığından/mizojiniden kaynaklandığını öne sürmelerini ve trans ve nabinary insanların hayatlarına ağır biçimde zarar veren ispatlanmamış, yalan yanlış bilgiler paylaşmalarını, istismar edici ve zarar verici olduğunu belirtiyoruz.

 

Tekrar ediyoruz: Bu konunun parçası olan bütün kesimlere yönelik tehditlerin ve istismarın son bulmasını talep ediyoruz. Tek isteğimiz, onlarla bir araya gelmeniz ve onları açık fikirlilik ve açık bir kalple dinlemeniz.

 

Eğer trans çocukları dinlemediyseniz, onlar hakkında konuşmayın.

 

Saygılarımızla,

Mermaids Ekibi

 

Çevirmenlerin Notu: Pembe Hayat tarafından ilan edilen Translarla Eşitlik Günü’nü kutluyor, herkesi eşitlik mücadelesinde kaybettiğimiz tüm translara ithafen yazılmış 18 Haziran Eşitlik Manifestosunu okumaya davet ediyoruz: http://www.pembehayat.org/yayinlar/detay/1641/18-haziran-esitlik-manifestosu.

 

[i] İngilizce bir kelime olan ‘non-binary,’ sözlük anlamıyla ‘ikili olmayan’ demektir ve kendilerini, kadın ve erkek kimlikleri üzerine kurulu ikili cinsiyet sisteminin dışında konumlandıran kişilerin kullandığı terimlerden biridir. Türkiye’de nabinary ya da na-binary şeklinde kullanılmaktadır. Daha detaylı bilgi için buraya.

[ii] Cis ve natrans, doğuştan atanmış cinsiyetiyle uyum gösteren kişiler için Türkiye’de yaygın şekilde kullanılan iki terimdir. Cis, Latince kökenli-İngilizce ve biyolojik temelli bir terimken natrans Lubunca kaynaklıdır ve trans deneyimini merkeze alır.

 

 

Ana görsel: 2019 Londra Trans Onur Yürüyüşü’nden.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Türkiye Haberciliğinin Mıstıkları
“Afette Bile Eşitlenemedik”: Mersin ve Amed’de Kadın ve LGBTİ+ Örgütleri Neler Yapıyorlar?
Hükümet Yetkililerimiz ve Lezbiyenler

Pin It on Pinterest