Miranda Gibson Tazmanya'daki 4 asırlık okaliptus ormanını korumak için 449 gününü yerden 60 metre yukarıda, bir ağacın dalına tüneyerek geçirmiş.

MEYDAN

Tazmanya’da Bir Gözcü Ağaç

Miranda Gibson Tazmanya’da 449 gününü yerden 60 metre yukarıda, bir okaliptus ağacının dalına tüneyerek geçirmiş bir lise öğretmeni. Kerestecilik sebebiyle hızla yokedilen görkemli yağmur ormanlarına dikkat çekmek, ağaçları savunmak için çıkıyor ağacın tepesine. Bu savunmanın gerçekleştiği ağaca da sonradan Gözcü Ağaç ismi veriliyor.

 

Miranda, orman koruma altına alınmadan inmeyeceğine söz vererek 14 Aralık 2011’de gözcü ağaca çıkıyor. Yaklaşık 15 ay boyunca yaşadığı ağaçtan, 7 Mart 2013’te, civarda kasten çıkarıldığını düşündükleri bir yangın sebebiyle inmek zorunda kalıyor. İlk ağaca çıktığında akıbetinin ne olacağı hakkında hiçbir fikri yok. Birkaç gün içerisinde polisler gelip onu zorla indirmeye mi kalkacaklar? Yoksa senelerce ağacın tepesinde mi yaşayacak? Ne olacak bilmiyor. İzlediğim videolarından birinde, yaman bir yalnızlık çektiğini söylüyor. Çeşit çeşit kuşun ziyaretine geldiğini, uzun uzun vadiyi izlediğini anlatıyor. Tek başına bir ağacın dalında her sabah dağların ardından güneşin doğuşunu izlemenin, dört mevsim ormanla yaşamanın, karını, dolusunu, yağmurunu, güneşini görmenin benzersiz bir deneyim olduğundan bahsediyor.

 

observer tree

 

 

Ağaçtan inmek zorunda kaldığı gece, ormanda 1 km2 alanı kapsayacak kadar genişleyen yangını izliyor Miranda. İnip inmemek kararını vermeye çalışıyor tüm gece. Hayatının tehlikede olduğuna kanaat getirdiğinde ise eylemini sonlandırma kararı alıyor. Birkaç ay sonra, Haziran 2013’de UNESCO toplantısında Gözcü Ağaç’ın da içinde olduğu orman Dünya Miras Listesi’ne alınıyor. Bu büyük bir zafer olsa da elbette hikaye burada bitmiyor. Türkiye’den de iyi bildiğimiz gibi, UNESCO’nun borusu her yerde aynı ötmüyor. Miras listesine girmesine rağmen, kerestecilik devam ediyor. Ormanı koruma çabaları da bugün hala aktif biçimde devam etmekte.

 

weld-burn

 

Peki, onca zaman ağacın tepesinde nasıl yaşıyor Miranda? Tüm ağaç bekçiliği (tree sitting) eylemlerinde yapıldığı gibi, yerleşilecek olan dallara ufak bir platform kuruluyor. Destekçileri, yemek yapabilmesi için sebze-meyve getiriyorlar. Tuvalet ihtiyacı için kompost tuvalet kullanıyor ve uyku vakti geldiğinde bir muşambanın altında uyku tulumunda uyuyor. Güneş enerjisiyle çalışan bir bilgisayarı var ve uydu teknolojisi aracılığıyla ağaçtan konferanslara bağlanıyor. İnsanlara anında neler olduğunu haber verebileceği teknolojik donanıma sahip. Taraf Gazetesi Miranda ile Kasım 2012’de kısa bir röportaj da yapmış.

 

solar panel

 

Bu eylem biçimi nereden çıkmış diye biraz bakınınca, ilk ağaç bekçiliği eyleminin 1978’de Yeni Zelanda’daki Pureora Orman Parkı’nı korumak amacıyla yapılmış olduğunu gördüm. Ondan beri de ABD ve Avustralya ağırlıklı olmak üzere ağaç bekçiliği eylemleri gerçekleştirilmeye devam ediyor. Bu eylemlerin en büyüklerinden biri Kuzey Kaliforniya’da gerçekleştirilmiş; adına da Ağaç Köyü denmiş. Adı üstünde, birçok ağacın tepesinde birden çok ağaç bekçisinin kurduğu bir köyden oluşuyor. Bu eylem, başlangıcından 20 sene sonra, 2008’de, Kaliforniya ve Oregon eyaletlerine özgü Kızılçam ağaçlarının lehine sonuçlanmış.

 

Hal böyle olunca, elbette ağaçlardaki aktivistleri zorla aşağı indirecek insanlara, yeni bir iş koluna ve dolayısıyla bunu üstlenecek şirketlere ihtiyaç duyulmuş (ağaç hizmetleri: ağaçlarınız her türlü aktivistten temizlenir). Şaka değil. Hatta bazı kereste şirketleri, bu amaçla, tırmanışçı ve ağaç uzmanlarını işe aldıkları yan şirketler kurmuşlar.

 

Aslında mağaraya ya da ormana çekilen insanların haberlerine ara sıra rastlıyoruz. Niyetleri birbirinden farklı birçok insan, on yıllardır yaşamak için ormanları, mağaraları seçiyor. Bunların bazıları medyaya yansıyor, bazıları yansımıyor. Kulağımıza en tanıdık gelen isim ise Kerkük kökenli bir Türkmen olan Manisa Tarzanı; gerçek adıyla Ahmeddin Carlak. Senelerce Spil Dağı’nda yaşıyor ve hayatını ağaçlandırmaya adıyor. Çoğumuz Manisa Tarzanı’nı duyunca gülüyor, dalga geçiyor, tuhaf karşılıyor, hayret ediyoruz. Çocukluğumdan beri izlediğim her haber Manisa Tarzanı’nı sevimli, komik, tuhaf bir ‘karakter’ olarak verdi. Bu adam ne yapmaya çalışıyor, felsefesi nedir diye doğru düzgün konuşulduğunu görmedim. Halbuki, eşine az rastlanır türden bir sivil itaatsizlik örneği.

 

Katledilen bir ormanın rastgele yol kenarlarına, AVM ve site bahçelerine dikilen ağaçlarla telafi edilmeye çalışıldığını görüyoruz. Büyümesi, kendi ekosistemini oluşturması yüzlerce yıl alan ormanlar değerlendirilmesi gereken ‘boş alan’lar olarak görülüyor. Hatta kalkınma için lokomotif diyen bile var. Herşeyin nesneleştirildiği, süs haline getirildiği bu ölü ormanlar diyarında, iğneyi kendimize de batıraraktan, Thoreau’nun bir sözünü hatırlayalım: ‘Daha yaşam için ayaklanmamışken, oturup yazmak ne abes.’

 

 

Miranda Gibson’ın ağaç bekçiliği eylemine dair çekilmiş videolarından biri:

 

The Observer from Ella Richmond on Vimeo.

 

Miranda Gibson ve Gözcü Ağaç ile ilgili daha fazla bilgiye şuradan, buradan ulaşabilirsiniz. Ağaç bekçiliği eylemleri üstüne bilgiye ise şuradan.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHer Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak
Her Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak

Bu 25 Kasım’da hatıramıza, buluşmalarımızın ve hür bir geleceğin hayaline sarılıyorum.

TARİH

YJames Baldwin’le Tanıştığım O Gün
James Baldwin’le Tanıştığım O Gün

Beni geri çektiği o yer ve zaman, makulen umabileceğim tek şeyin aldığım her davette ancak hizmet etmek için orada olabileceğimi söylüyordu.

MEYDAN

YEvet, Polisi Lağvedelim
Evet, Polisi Lağvedelim

Çünkü reformlar işe yaramayacak.

MEYDAN

YBiraz Sakinleşebilir Miyiz?
Biraz Sakinleşebilir Miyiz?

İnsanlar genelde beni felaket tellalı gibi görüyor, bana kızıyorlar. Felaket tellalı değilim ben. Eğer bakmazsan, değiştiremezsin. Gözünün içine bakacaksın.

Bir de bunlar var

Trans Haklarından Bahsederken Nelerden Konuşuyoruz? : Masha Gessen’le Söyleşi
Pulitzer Ödüllü Fotoğrafçı Anja Niedringhaus’un Mirası
Yaşar Kemal’in Madımak Konuşması – 8 Temmuz 1993

Pin It on Pinterest