1994 tarihinden bir haber, o dönemin TV gündemine ışık tutuyor. Dönemin TV gündemi demişken, Reha Muhtar gündemine ışık tutuyor diyelim çünkü doksanlarda Reha Muhtar’dan ve garip gündeminden daha önemli bir şey yoktu televizyonda. Muhtar, helal olsun, “Tokat dayak sayılır mı?”yı bile bir münazara konusu olarak ele almayı başarmış, haberi okurken “Tokat ne demek, dayak ne demek, ikisinin arasındaki farklar neler?” gibi önemli sorular sorarken buldum kendimi. Tarık Tarcan da durur mu, yapıştırmış cevabı (ve tokadı): “Ben vururum ama dövmem” (Çark dönüyor ve İFLASta duruyor)
Hülya Avşar ve Tarık Tarcan’ın “Tokat dayak değil reflekstir” diyen dillerini yiyerek dedikleri şeyin saçmalığını düşünürken farkettim ki, Muhtar’ın istediği de buydu. İnsanı ta 1994’ten trollemeyi başarıyordu! Trollüğü yirmi yıllık bir dilimin ötesine uzanmış, 2012’yi kavramış, bugün bile gözlerimizi kamaştırıyordu! Hülya Avşar ne dediğinin gayet iyi farkındaydı, Tarık Tarcan’dan çok emin değilim, Hale Soygazi’ye ise bu gerizekalıca şeyi tartışmak zorunda kalmak gibi, kayıtsız kalamayanların laneti bir piyango vurmuştu.
Burada içten içe korkuyla ve umutla sormak istediğim şey şu herhalde: Bugün bunu televizyonda tartışamayız, di mi? Birileri “Ne diyorsunuz kardeşim” diye çok kızar, birileri “Ben dövmem ama vururum” diyecek birilerini bulamaz ve bu, bugün televizyonda geçerli bir tartışma konusu olarak, yer alamaz.
Di mi?