Elif Türkölmez’in 2010 yılında yaptığı efsanevi Banu Alkan röportajından unutulmaz bir figür, tosbağa yeğen Cengizhan:
“(Alkan) üzerinde henüz kurumamış bir ojenin bıraktığı ince pembe çizgiler olan, önü çarpık iliklenmiş uzun kollu bir beyaz gömlek, … kumaşının ‘en yüksek kalite ipek’ olduğunu sonradan defalarca kez öğreneceğim dallı güllü bir şal ve arkasına saklanmış, arada korkak bir kaplumbağa gibi başını uzatıp çeken 10 yaşlarında bir çocukla, yeğeni Cengizhan’la, karşımda.”
“Banu Alkan üzerini değiştirmek için bir ara odasına çıkıyor. Ben de elinde Çarkıfelek’ten aldıkları para dolu zarfı sıkıca tutup bana ters ters bakan Cengizhan’la baş başa kalıyorum. Çocuk Almanya’da yaşıyor, Türkçe’yi çok az biliyor, bildiğini de konuşmuyor. Banu halasının gömleğini çekiştirip, ‘Tante Banu’ deyip duruyor. Ne bir asistan, ne bir arkadaş; Banu Alkan, Altınoluk’tan çıkıp 10 yaşında bir çocukla gelmiş İstanbul’a. Bir an çok hoşuma gidiyor, güzel ‘tante’sine hayran Cengizhan’ın bizimle oturup Banu Hanım’ın deyişiyle ‘ekspresso’ içmesi. Konuştuklarımızı anlamaya çalışması, arada sıkılıp havuza gitmesi. Ama baş başa kalınca işler değişiyor. Çocuk yerinde durmuyor, Banu Alkan gelmiyor da gelmiyor.”
Bu harika röportajın devamı için buraya.