Bu yazı, fakültedeki alışıldık cinsiyetçiliği sıradan, gündelik bir şey haline getiren ortamla ilgili.
Hoca veya öğretim görevlisi kadın bilimcilerin en az yarısının cinsel tacize veya istismara uğradığı tahmin ediliyor.
Kadınların çoğu ‘takılma kültürü’nden hoşlanmıyor. O halde neden bu oyuna dahil olmaya zorluyoruz kendimizi?
Üzülmesinler diye sevdiklerimizin, değer verdiklerimizin bize biçtiği hayatı yaşıyoruz.
Bunu neden hâlâ açıklamak zorundayım.
“Kadınlar için cam tavan yoktur, önüne geçmeleri gereken kalın bir erkek tabakası vardır”
“Kızlar beş tane, erkekler on tane çizip getirsin, çünkü kızlar isteseler de erkekler kadar iyi çizemez.”
Herkes farklıdır. Kızlar değişkendir. İnsanlar değişkendir. Ya seksle ilgili öğrendiğiniz ilk şey bu olsaydı? Ya 18 yaşındayken tecavüzle başlayıp rızayı öğretmek için geriye doğru gitmek yerine ‘insanlar değişkendir’ ile başlasaydık? Çünkü eğer bunu anlıyorsanız, rızayı da anlayacaksınız.
“Bir üniversitemiz, yazılımında Türk insanının özelliklerini göz önüne alan bir yalan makinesi üretecekmiş. Benim yazılımımda geliştirilmeyen bir takım hususlar olacak ki açıklamaların bir kısmını bir türlü ‘doğal’ karşılayamadım.”