Benim Sinemalarım’da Nesibe’yi çıplak gördüğümüz bu iki sahne de male gaze (eril bakış) için çekilmiş değildir, çünkü Nesibe’nin vücudunu nesneleştirmez ya da onu cinsel bir objeye indirgemez. Güneşin Tutulduğu Gün’deki çıplaklık ve sevişme sahneleri ise aksine, Yeşilçam erkek izleyicisinin zevkine göre düzenlenmiştir.
Büyük uluslararası film festivallerinin başına kadınların geçmesi hayli ender rastlanan bir durum. 70 yılı aşkın süredir varlığını sürdüren ve Üç Büyükler olarak bilinen Cannes, Venedik ve Berlin gibi dünyanın önde gelen festivalleri hâlâ bir kadın yönetici atamış değil.
Ailenin bir aradalığının aldatıcılığına, kalabalık olmanın yarattığı kolektif şuura kapılıp açıkça konuşamadıklarımızı, oyunbozan olmanın bedelini ödememek için sessizce yemeğimizi yediğimiz ya da olmayan paylaşım duygularımızı tatmin etmek için yanımızda oturanın tabağına biraz daha dolma koymakta ısrar ettiğimiz o sofralar…
Sansür heyetinin asker, memur, polis gibi sinemayla ilgisi olmayan kişilerden oluşan üyeleri devlet mekanizmasının kendilerine verdiği bu geniş yelpazedeki yasaklamalar zincirini her fırsatta uygulayarak, tadını çıkara çıkara sinemacıları yaşadıklarına pişman ederlerdi.
Ev bir yanıyla hep anneye işaret ediyor. Sığındığımız kadar kaçtığımız bir yere, bedene. Ne kadar geride bırakmaya çalışsak da hep yanımızda taşıdıklarımıza.
Yeni Türkiye sinemasında kadın yönetmenler eve nereden bakıyorlar? Cehennemin içerisinde yine de nefes aldırtan yeni ev tahayyülleri kuruyorlar mı?
Nesrin’in aynadan bize bakışının karanlığında…
Meral’le ilgili ne biliyoruz? Et suyuna şehriye çorbasını iyi pişiriyor ve herkes onu arzuluyor. Her gece kocasıyla birlikte olurken ağlar gibi sesler çıkarıyor. Kırmızı kelebek toka takıyor. Bu kadar.