“Celan’ın ‘Senin de yaran, Rosa’ dizesi başkalarının yarasına bakabilmeye dair bir önerme olduğu kadar izleyiciye de kendi yaraları hakkında bir hatırlatma.”
“Ben sanatın illa sahiplenmesi gerekmediğini düşünüyorum. Bana kalırsa sanat ödünç alır. Bu nedenle çoğulcudur, çokseslidir.”
“Benim işlerim, görebilmek için hafifçe ona doğru eğilmeyi ve yaklaşmayı gerektiriyor ki bence her canlı ve dünya o ilgili ve meraklı bakışı hak ediyor.”
“Kolektif olarak çalışmak konum ve bakış açısı bakımından her zaman bir tür çoğulluk yaratıyor. Toplumumuzun farklılık ve çoğullukla yaşama konusunda sahiden zorlandığına inanıyorum.”
Oyun süresince oyuncular, sanatsal üretim süreçleri boyunca karşılaşabilecekleri etik ikilemlerle ilgili sorular üzerine düşünüyorlar.
Eat Your Catfish ALS hastalığı üzerinden aile içi krizlerin mizahi anlarına odaklanan, insana ve aileye dair bir hikâye anlatıyor.
“Tarih alanında kadın dayanışması sadece kadın tarihçilerin çalışmalarını bu alanda görünür kılmakla ilgili değil, tarihçiliği toplumsal ve çok disiplinli bir anlayışla dönüştürmek için de anlamlı.”
“Şimdi erkekler” diyor. Beylerden fazla ses çıkmıyor. Belli ki zor kadın olmak istemiyorlar. “Zor adam deyin” diye tavsiyede bulunuyor Sertap Erener de.
Ne öncesine ne de sonrasına dair bir ize rastlamadığımız bir sesin arayışında…
Daha iyi eğitim, daha iyi iş imkanları, bulunduğun yerde daha mutlu olabilmek, çatışmasız/savaşsız bir yerde yaşama arzusu…