Bir soykırıma şahitlik ederken feminist pratik ne demek: sevgiyi radikal bir bilinçle kucaklamak demek, hayatta kalma mücadelesine dayalı radikal bir sömürgecilik tasfiyesine gönül vermek demek.
Gerçek kurtuluştan geçen yol, Azerbaycan ve Ermenistan halkı arasında feminist ilkelere dayanan ve kökten gelen bir örgütlenmeyle mümkün olacak. Bu süreçte birbirimizden uzaklaşmayacak, birbirimize daha çok kenetleneceğiz. Bu baskıcı koşullara ve güç dinamiklerine cevabımız feminist devrimle olacak.
Soykırımı, tehcirde açlıktan ölenleri, susuz kalsınlar diye zehirlenen kuyuları, binlerle kırılan hayvanları, bitkileri, kurak çorak yolları kapamak için kaç sofra kurmamız, ne ölçekte bir örtü sermemiz gerek?
“Her şeyi gördüm” ile “hiçbir şey görmedim” arasında bir yerde durabilmenin olanaklarını araştırmak, bir hakikati işliyor olmanın etik-politik boyutlarını da düşünmek zorunda mı kalacağız?
Tanıklığın gerçekleşmesi için açıkça görünür – veya okunaklı – bir gerçeklik mi gerekir?
Travmatik olan’la kurulan ilişki travmatik olmak zorunda mı?
Şiir, bir tarihçiye ne söyleyebilir?
“Ezidiler, Türkiye devleti ve IŞİD arasındaki ilişkiler nedeniyle Türkiye’de güvende hissetmiyorlar. Burada kalırlarsa devletin onları IŞİD’e vereceği korkusuyla yaşıyorlar her gün.”