Dün ilk bölümünü yayınladığımız Onur Ünsal röportajımızın ikinci bölümü…
Moda Sahnesi’nin kurucularından Onur Ünsal’ı mekânında sıkıştırdım ve oyunculukla ilgili hem kendi sorularımı hem de Çağla’nın kafasındaki deli soruları üstüne boşalttım. Sağ olsun, o da bizi kırmadı. Röportajın ikinci kısmı yarın.
“Yazarlar sitede kendi aralarında kesinlikle konuşmasın” eleştirilerini dikkate aldık ve bunu olabildiğince sık yapmaya karar verdik.
Hem yaprakların uçuşmasını gösterebilip hem de zamanı tam olarak akıtmayıp sürekli başa dönen GIF, fotoğraf ve resimle sinemanın ortasında bir yerde duruyor.
Konusu, sosis şeklinde bir süper kahramanın kötü elmalar tarafından kaçırılan tavşanı kurtarıp tavşan kafilesine iade etmesi.
Film, aile, okul, işyeri gibi kurumların ve sınıfsal konumların “kadın olmayı” nasıl şekillendirdiğini; erkekler olmaksızın var olamayacağı gibi bir düşünce yumağını kadınların hareketlerine ve söylemlerine nasıl nakşettiğini dosta acı söylüyor.
Tati, üzerine oturulan kusursuz sandalyelerin kusurlu popolarımızı acıttığı gri ve mükemmel bir dünya tasarlıyor.
Ve Disney, bildiğimiz Disney, abla/üvey anne/kadın arkadaş figürünün sevgisini sizi geçen hafta görmüş ve bakışlarınızdan çok etkilenmiş erkeğin beğenisinden önde tutmuş! Bu kadarını hangimiz tahmin edebilirdi?
Kime aşık olunacağı bir karmaşa, duyguların kendisi karmaşa, kime ne kadar yakınlaşılacağı muamma.
Despina nine örüyor, o örmeye başlarken bizde de sinema tarihi başlıyor. Bu tarih halen hepimizin elinde.