Cezaevlerinin sembolize ettiği şiddeti vurgulamayı, bu geçmişle yüzleşmeyi ve onu bugünkü adalet arayışının bir parçası haline getirmeyi amaçlayan müzeleştirme projeleri dünyanın bir çok yerinde ve Türkiye’de de uygulanıyor.
Bir futbol sahası içine gerilmiş 45 çamaşır ipinde sergilenen 5000 kadar elbise ve etek 1998-1999’da Kosova’da yaşanan savaş sırasında cinsel saldırıya uğrayanları temsil ediyor. Bir futbol sahasının bu iş için seçilmesi ise yaşanan şiddetin ölçeğine dair bir gönderme.
Sel Bastı sergisi* oluşum sürecinin parçası olan bazı düşünceler üzerine bir deneme…
Kendinden kaçış çantasının bilançosu hayali bir alışveriş fişinde…
İki yan apartmanımızda oturan arkadaşım Özden’le sabah hava aydınlanırken ve yetişkinler hala uyurken evlerimizden çıkıp, köşenin başında buluşacak, el ele tutuşup sadece çocukların yaşadığı bir yere gidecektik.
Böyle işliyor çark, utanması gereken sen değilken bir bakmışsın kıpkırmızısın, yer yarılsa da içine girsem diyorsun. Bir söz, varlığını istemediğin bir şekilde çekiyor mağarasına ve seni oracıkta mıhlıyor.
““Zorunda kalmak” çok geniş sınırları olan bir yer. Hayattaki en korkunç şeylerden biri evini ve yurdunu bırakıp gitmek zorunda bırakılmaktır derken kendimi bu zorunluluğa elbette dahil edemiyorum. Yine de zorunlu olarak bizim de bir hikayemiz var.”
Son gün. Yine son gün. Hep son gün.
Hem sergiye gelemeyecek olanlar için hem de sergiye gelebilecek ama henüz gelmemişlerin aklını çelebilmek niyetiyle hafta boyunca Hadi Ben Kaçtım yazılarını, fotoğraflarını burada paylaşacağız.
Haberlerimiz var! Bu Cumartesi’den itibaren iki ay kadar sürecek bir serginin parçasıyız. Yaptığımız iş hem kolektif hem hayli kişisel, bayağı da interaktif oldu. Yani “sergilenen” şeyleri karıştırmanızı istiyoruz.