Sevişen, gülen, oynaşan kuzenlerimiz bonobolar değil de neden hep şempanzeler önemseniyor? Bu kuzen kayırmanın ardında neler var?
Bütün bu kaybedilen hayatlara, kalp kırıklıklarına, kayıplara değer mi? Gerçekten bir fark yaratabilir miyiz? Yaralandığımda bu soru ile yüz yüze kalmıştım. Hatta bir gazete “Marie Colvin bu sefer fazla mı ileri gitti?” şeklinde bir manşet atmıştı. Şimdiki cevabım da o zamanki ile aynı: Hepsine değerdi!”
Belaruslu gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç, savaşı, şahidin anlatma yükümlülüğünü, edebiyatını, ömrü boyunca yanı başında olan sesleri anlatıyor.
Gazze’de bir bale okulu, çocuklara çocukluklarını yaşayabilecekleri bir alan açıyor.
Vietnam’da savaşan Amerikan askerlerinin çakmaklarında yazanlar
Türkiye’de çoğunluğu 90’larda olmak üzere kesin olmayan rakamlara göre 1353 kişi kaybedildi. En yoğun kaybetmeler Olağanüstü Hal Bölge valiliklerinin kontrolündeki illerde, Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Batman’da, Hakkari’de yaşandı.
Savaş, asker, mücadele, kansere yenik düşmek… Kanser için kullandığımız bu askeri lügat nereden geliyor? Asıl önemlisi, “savaşa hazırlık” kanser hastalarına fayda ediyor mu?
Bence bu bölgenin kadınları tarihin öznesi olmak açısından çok büyük önemde bir rol oynayacaklar.
Yaygın ve Batılı tıp dili, kansere “savaş”, “yenmek”, “önlemek” gibi savaşçıl sözcüklerle değiniyor. Oysa bence kanser gibi hastalıklar, hasta ve yakınları için pratikte bir mücadeleden ziyade bir “öğrenme”, “alışma” ve “barışma” süreci olarak yaşanıyor.