Bir tarafta bakım emeğinin artması ve bunların kadın işi olarak görülmesi, diğer tarafta kolektif bilinç sayesinde koşullara ve vaziyetlere yeni bir anlam kazandıran günlük direnişler.
Kadın işçiler bakım emeğinin ön saflarında yer alıyorlar ve bu savunmasızlık, şiddet ve sömürü zincirinin “en zayıf halkası” onlar.
Hayatın devamlılığını sağlayan sosyal ve duygusal ilişkileri, iş gücü piyasasının ya da belli bir zümrenin kar ihtiyaçlarından bağımsız şekilde kurabilmek…
Salgının bakım emeğini ve yeniden üretim faaliyetlerini nasıl dönüştürdüğünü inceleyen Tricontinental araştırmasının ilk bölümü.
Salgında yalnız ve çaresiz hisseden tüm annelere
Bu 25 Kasım’da hatıramıza, buluşmalarımızın ve hür bir geleceğin hayaline sarılıyorum.
DEMOS Araştırma Merkezi’nden Güley Bor, Güneş Daşlı ve Nisan Alıcı ile salgın ve savaş gibi kriz dönemlerinde toplumsal cinsiyet lensinin bize neler kazandırdığını konuştuk.
Salgını sürdürülebilir bir izolasyon hâlinde geçirebilmek uğruna kırılgan ve güvencesiz yaşamlarımızı, kiralık evlerimizi bırakıp aile evlerine döndük.
Koronavirüsten korunmak için evden çalışma imkânı olanlar hanelerine çekilince halihazırdaki toplumsal cinsiyet eşitsizliklerin daha da derinleşmesi kaçınılmaz hale geldi.
“Cinsel suçlar kırmızı çizgimizdir diyen iktidarın yaptıklarına bakınca çizgilerinin kapkara bir çizgiye dönüştüğüne tanıklık ediyoruz. Önlem almadan salgını fırsat bilerek yapılan infaz taslağı, yaşam hakkı argümanı arkasına saklanarak siyasi bir eylemi ortaya koymaktadır”