Lubunyalık, İstanbul, sınıf, yaş ve statü gibi dinamiklerin birbirleriyle çarpışıp durduğu romanı Deniz Ne Kadar Güzel’de şatafatlı, dokunaklı ve sürükleyici bir polisiyeye imza atan yazar Yiğit Karaahmet ile bol spoiler’lı bir sohbet.
“Romanın babayla, suçun failiyle değil; anneyle, suçun tanığıyla yüzleşme romanı olduğunu söyleyebiliriz.”
Filmden kareler değil, cümleler yazmak istiyorum: “annem hep bunu yapar…”, “benden utanıyorsun biliyorum”, “çok şanslısın benimki gibi kulakların yok” , “nasıl bir kız annesini tanımaz.“
Birkaç yıl önce, bir seri tecavüzcünün yaşadığım mahalledeki kadınlara saldırmasından hemen sonra, üç gün boyunca kendini savunma kursuna kaydolmuştum. Orada öğretilen ilk şey, menzile kararlılıkla ilerler gibi hızlı adımlarla yürümenin caydırıcı bir etkisinin olabileceğiydi.
Bir sabah mutfak masasında kahvemi içerken kendimi çocukluğumda beni en çok etkileyen kız arkadaşım üzerine düşünürken buldum.
Uyumlanabilen karakterlerin dehası.
Ağlanacak hallere gülmeleri en güzelinden anlatan Ayten Kaya Görgün’le güzel bir sohbet.
“Bir direniş olmalı, yoksa bütün o suçlular nereden geliyorlar, televizyonda gösterilen?”
Dick; nice Dick arasından zavallı bir Dick kulumuz, bir tezahür, içi kadın arzusuyla dolmayı bekleyen bir şişme bebek.