İnsanın öldüğü yer, doğduğu yerden daha çok şey söyler o kişiyle ilgili.
Maria Prymachenko hem folklorik saflığı ve gelenek içindeki köklülüğü hem de kırsal Ukrayna’daki kadınların deneyimlediği geleneksel kuralcılıktan özgürleşmeyi temsil ediyor.
Resmi bir iletişim ve mücadele alanına dönüştürmek, aynı zamanda deneyimlerimin ötesinde farkındalıklarımla ilişki içerisinde olmak istiyorum.
Zehra Doğan’la cezaevininin duvarlarını aşıp Tate Modern’e ulaşan işlerini, kişisel hikayesini ve sanatın tanıklığını konuştuk.
De Lempicka, 1919’da kaçtıkları devrim sonrasının St. Petersburg’unda, ailesinin mücevherlerini ve kocasının servetini yitirdikten sonra, öncelikle geçimini sağlamak için resim yapmaya başladı. “Mucizeler yok,” demişti. “Ne yapıyorsan yalnızca o var.”
Dünyanın her yerinden, kimisini ezbere bildiğimiz, kimisini hiç duymadığımız otuz kadar edebi cadı var bu kitapta.
Gözde İlkin’in ağaçlarla, çiçeklerle, hayvanlarla, bulutlarla ilişkilenen bedenleri; bu yan yana duruşları, birbirlerine karışmaları, hemhal olmaları sayesinde birer direniş kümesi haline geliyor.
Çocukluğumuzu çalan dersler, sınavlar, gözde meslekler.
Artık izole ortamlarda, suyun içinde resmettiği kusursuz insanların değil de kusurlarıyla ve doğayla, yaşamla iç içe olanın peşinden gittiğini söylüyor.
Düşlerin resmi.