Yunan mitolojisine baktığımızda erkek tanrıların yeri gelince doğum yapabildiğini görüyoruz. Diğer Akdeniz mitolojilerinde durum farklı değildi; Sümer, Hitit ve Mısır mitolojilerinde doğurganlık kavramı erkeklikle bağdaştırılıyordu.
“Doğallık” iddiası bulunmayan, endüstriyel sesler ve üzerinde oynanan vokallerle yarattığı müziğin kafaları nasıl karıştırabileceğini az çok tahmin edebiliriz.
Kırmızı Başlıklı Kız’ın eski sözlü anlatılarında yer alan kanibalizm sahnesi, genç kızın bedensel ve sembolik olarak başka bir statüye geçişini anlatır.
“Halk denen bu gözsüz canavarın, kaptansız vapurun, tanıksız hikâyenin, babasız kızın birbirleriyle tam anlamıyla örtüşmeksizin, hatta belki bu sayede gittikçe boyutlanan anlamlara geldiğini, gelebildiğini düşündüm.”
Kadın işçiler bakım emeğinin ön saflarında yer alıyorlar ve bu savunmasızlık, şiddet ve sömürü zincirinin “en zayıf halkası” onlar.
Sinemacının gerçek etkisi kelimelerle değil, görüntülerle ölçülür.
Düzeltilmeniz gerekmiyor güzellerim, düzeltilmesi gereken dünya.
En sık unutulan ve belki de sürekli birilerinin kafasına kakılması gereken nokta, sanatçılar için çalışan insanların sanatçıların kendilerinden çok daha güvencesiz oldukları gerçeği.
Bir tanık yoksa bile şeylerin tarihinin yazılabileceğini ima eden bir ses yükseliyordu Leyla Erbil’in metninden.
Bir iddiaya göre doğum sonrası rahmin vajinadan sarkabildiğini ve bir süre öyle kalabildiğini gören ecdad tek mantıklı açıklama olan rahmin gezentiliği kuramını geliştirdi.