Bireysel cinsiyet ifadelerimiz neden başkalarını güvende ve rahat hissettiren şeylere uymaya zorlansın ki? Neden ucube ve uyumsuz gibi hissettirilmeden kendimizi ifade edemiyoruz?
Kadınlar neden onlara “lütfedilen” sınırlarla, özgürlüklerle yetinmiyor? Ya da bunca şiddete, bunca kadın katliamına rağmen neden hâlâ meydanlarda “Jin, Jiyan, Azadî” diye haykırmaktan vazgeçmiyorlar? Cevabı dördüncü kelebeğin hikâyesi olabilir mi?
Ailelerin beyaz yakalı çocukları olarak bizden beklenen hata yapmama, ailenin adını çıkarmama misyonunu da bir plaza çalışanı gibi görev edinmiş olmak, kendin olmayı ertelemek ve kendin olmayı belki de hiç başaramamak bizi, sırlarımızın sigortasız çalışan işçileri haline getiriyor.
Sığındığımız yerler ve dolayısıyla pek tabii ki yıkılabilen, korunduğumuzu varsaydığımız bildik yerler hep yeni baştan örebileceğimiz kendi hikâyelerimizi de içinde saklamaz mı?
Bugün dünyanın birçok ülkesinde sağ popülizmin, mülteci ve göçmen karşıtlığının, LGBTİ+, kadın, yabancı, kısacası aslında hayat düşmanlığının yükselişi ile enflasyonla açığa çıkan kolektif enerjiler arasında nasıl bir ilişki var?
İnterseks deneyimler, yalnızca iki cinsiyetin tanındığı ve bu ikisinden birine ait olma zorunluluğunun söz konusu olduğu ikili cinsiyet rejimine adeta meydan okur, çünkü bu deneyimler “kolayca” ikili kategorizasyon sistemi içine yerleştirilemez.
Kıyamam bu babalıklara. Hemen de kıskanmaya başlıyorlar, hemencecik itil hissediveriyorlar. Bebeğimin ağlamasından ve doyurulmasından olduğu gibi, hissedilen itme-çekme kuvvetinden de ben sorumluyum, anlaşılan.
Adını hiç duymadığımız ya da birkaç kelimeyle geçiştirdiğimiz lubunya sanatçıları nasıl hatırlayacağız? Mesut Aytunca ismini internete yazdığınızda, ne kadar harika bir müzisyen, çağının ötesinde bir sanatçı, bu işin “babalarından” biri diye övgüler göze çarpmakla beraber hikâyesindeki adaletsiz sonu çoğu kişi bilmiyor.
Emily yeni nesil kariyer kadını olarak Paris için yola çıkmış bir fetihçi değil, onda kendi etkisini yaratmaya kararlı bir tekno avangarttır. Zira üç sezon boyunca Paris’te yaşayan Emily, Paris’i Paris yapan şeyin ne olduğunun peşine asla düşmez.
Mevcut teknoloji ve yasalar çerçevesinde Yapay Zekâ sistemlerin gerçekten 8 milyar insanın bilgisini tutması, yeniden üretmesi olanaksız. Dolayısıyla bu sistemler, ellerindeki kısıtlı veriye ve o programı/makineyi kuran ekibin dünya görüşüne mahkûm olacaktır.