İtiraf ediyorum, Mayıs 2023’teki yoğun seçim gündemini atlatabilmemi iki rapçiye borçluyum. Bunlardan biri Gazapizm, diğeri Harpya’ydı. O kadar yorucu, sinir bozucu ve öfkeli zamanlardı ki sadece rap dinleyip sokakta hızlı hızlı yürüyordum. Harpya epeydir tanıdığım ve tanımadan önce de müziğini çok sevdiğim biriydi. Öfkesi, öfkesini ifade ediş biçimini dinlemek bana epeydir çok keyfi veriyor.
Autotune’a olan bu şiddetli ve aktif nefretin arkasında efektin Siyahlıkla ilgili köklenmiş bilinçdışı yargıları sarsmasına ek olarak, ahenkli, yani rasyonel dünyada yeri olmayan ölçüsüzlüğe, abartıya yönelik tahammülsüzlük de vardır ve bildiğimiz gibi, abartı ve ölçüsüzlük kadınsı sayılan özelliklerdir.
Zaten uzun süredir merkezde olan arabesk müzik, neo-arabesk kraliçeler aracılığıyla merkezle olduğu kadar Z kuşağıyla da bağını kuvvetlendirmiş görünüyor.
“Her karşıma çıkana dört elle sarıldım. / Her yüzüme güleni dost sandım, yanıldım. / Kalbimde yer yok artık sahte duygulara. / Seni kaybettim ama kendimi kazandım!”
Burada sekteye uğrayan yalnızca heteroseksüel ilişkiler değil. Sekteye uğrayan bir yanıyla da o yere göğe sığmayan geleneksel aile yapısının “Bize bir queer moment yaşatacaksanız eğlenceli ya da pornografik olsun lütfen!” siparişinin de sarsılması.
Kendi hayal kırıklıklarım, yenilgilerim, öfkem, sevgim, cesaretim Simge Pınar’ınkine karışmış haldeyken iskeleye yaklaşıyor vapur…
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyetine müzik tarihinde 3 bestekar kadın: Leyla Saz Hanımefendi, Yüksel Koptagel ve Nazife Aral Güran.
2002 yılında Kabil’de kurulan ve üç Afgan kadından oluşan indie rock grubu Burka Band, müzik ve kara mizahı buluşturmaya devam diyor.
Feminist tarihçilik, soruları bastırmadan, cevapları susturmadan, Ermeni kadınların Türkiye’de müzikal hayatta ve onun anlatısında var olma koşullarını veya yokluklarının nedenlerini anlayarak, daha bütünlüklü, ilişkisel ve eleştirel bir geçmiş anlayışı oluşturmayı gerektiriyor.