Bir Beyoğlu yapısına bakıp zamanında kimlerin yaşadığını ya da nasıl bir dönemde yapıldığını hepimiz az çok merak etmişizdir. İlyas Özçakır’ın yönetmenliğindeki Büyük Zarifi Apartmanı dile gelip bize dününü ve bugününü anlatırken aslında hikâyenin ne kadar zamansız olduğunu da farkettiriyor.
Her yere uzanan, üstü örtük ve meşrulaştırılmış devlet baskısı karşısında dayanışmanın ulusaşırı ve samimi inşası, sömürge karşıtı hareketleri yeşertmek ve sürdürmek için alanlar açabilir. Bize musallat olan hayaletler farkında olmadan bizi bir araya getiriyorlar.
Heteronormatif kültürel alanın şekillenişinde ev, sanki hiçbir eksiği yokmuşçasına ele alınıyor. Anarchitectural performanslarsa orada olmayana, ortadan kaldırılana, noksan olana –kalanı ebedi göstermek adına yok edilmiş, silinmiş ya da karartılmış olana- ihtimam etme hususunda ısrarcı.
Her şeyin temelinde, Yermekân’ın hem kendi üretimlerimize hem de yeni paylaşımlara ilham olması fikri var.
Herhangi bir yerin sergi mekânına dönüşebileceğini tecrübe ettik. Göçebeliğin en ilham verici yanı, kurgulanacak serginin kavramsal yapısına eşlik edebilecek mekânı seçebilme özgürlüğü.
Zamanı ve hafızayı bulup çıkaran bu üç film hem gerçekliği hem kurmacayı hem dünü hem de bugünü bir arada görebildiğimiz bir fotoğraf albümü gibi.
Hayatımda pek çok şey değişirken içimdeki kaosu bit pazarına devrediyorum.
İnsanın yokluğu mimari algılarımızı etkiliyor mu?
“Kentsel alanları, bu alanlar ile semt sakinleri arasındaki ilişkileri canlandırarak o öfkeli ve korkmuş insanları değiştirmek bence en önemli şey.”
Lezbiyenliğin ve lezbiyen arzunun cisimleştiği anların mekânı görsel ürünlerde neden sıklıkla yüzme havuzu oluyor?