Kıyamam bu babalıklara. Hemen de kıskanmaya başlıyorlar, hemencecik itil hissediveriyorlar. Bebeğimin ağlamasından ve doyurulmasından olduğu gibi, hissedilen itme-çekme kuvvetinden de ben sorumluyum, anlaşılan.
“Bu çocuk aç, doymamış” lafının bendeki yansıması: ben yetersiz bir anneyim, benim sütüm yetmiyor, ben bu çocuğu doyuramıyorum, benim tek görevim bu çocuğu doyurup, susmasını sağlamak. Peki bir bebek sadece açken mi ağlar? Bir bebeğin babası ne yapar?
Anne sevilen, güven veren bir nesne olduğu kadar, ilgisiyle bizi yiyip yutma tehlikesi taşıyan, yokluğuyla bizi tarumar edebilecek olması itibariyle aynı zamanda nefret edilendir de.