Devletin nasıl ki nefret suçunu cezasız bırakmamak gibi bir pozitif yükümlülüğü varsa, nefret söyleminin kamusallaşmasını engellemek gibi bir negatif yükümlülüğü de var.
Şu anda dünyanın dört bir yanında gördüğümüz otokrat politikaların hepsi de yüzü geçmişe dönük politikalar. Putin’in geçmişteki “büyük Rusya”ya dönüş çağrısı böyle sözgelimi. Onun Ukrayna’daki savaşının aşırı LGBT-karşıtı retoriğiyle nasıl ayrılmaz biçimde el ele gittiğine dikkat edin.
Başörtüsü ve LGBTİ+’nın bir araya gelmiş olmasına şaşırmak yerine bu iki konunun bağlantısız olmadığını, aksine devletin mahrem alanı, bedeni ve makul vatandaşı düzenlerken ikisini iç içe geçirmekteki niyetini anlamak gerek.
Mahremiyetim, bedenim, öz ve kişilik haklarım, trans olarak açıldığım an elimden alınıyor.
Ali Malikov’la yaşadığı ayrımcılığı, sözel/fiziksel şiddeti ve can güvenliğine yönelik tehditi konuştuk.
Fransa’da bir sözlüğün “iel” kelimesini “cinsiyet fark etmeksizin üçüncü tekil ya da çoğul şahıs belirten zamir” olarak tanımlamasının ardından kopan fırtına…
“Eskiden onların ettiği laflara kızgınlığımı belli ederdim ama artık içten içe seviniyorum. Evet doğru ben bir erkek değilim! Erkekliğe bir nebze bile ait olmak istemiyorum.”
Türkiye’nin dört bir yanında İstanbul Sözleşmesi’nin her bir maddesine sahip çıkan kadınlarla görüştük.