AİHM’in, tarihinde ilk defa ev içi şiddete uğrayan tarafın kadın olması sebebiyle ayrımcılığa uğradığı gerekçesiyle bir devleti mahkûm ettiği ‘Nahide Opuz davası’nı ve İstanbul Sözleşmesi’ne giden bu süreci, davada Nahide Akgün Opuz’un avukatı olan HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile konuştuk.
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek istenmesinin sosyal medyanın kısıtılanması yasası ve Ayasofya’nın ibadete açılmasıyla ne tür bir bağı var? İçinden geçtiğimiz siyasi süreci nasıl okumalıyız?
İstanbul Sözleşmesi partner şiddetini tanımlamak için bırakın evli olmayı, aynı evde yaşamayı veya partnerin karşı cinsten olması koşulunu dahi aramıyor.
“Muhakkak ki karşısında kolektif bir şekilde duracağız ve bunun da üstesinden geleceğiz.”
Şiddetin temelindeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği meselesini devlet asla kavrayamadı. İstanbul Sözleşmesi ise “şiddeti ortadan kaldırmak istiyorsan toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamalısın” diyor.
“Eskiden haklarımızın kapsamı genişlesin diye mücadele verirken artık mevcut olanları korumaya çalışıyoruz.”
Britanya’daki “Terf savaşları” trans hak savunuculuğunun hayatiliği üzerine bize pek çok şey öğretiyor.
Koronavirüs nedeniyle tüm ülkelerde alınan önlemler arasına kadınların kürtaj hakkına erişiminin kısıtlanması da ekleniyor. Türkiye’deki durumu Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doktor Irmak Saraç değerlendirdi.
Birleşmiş Milletler, COVID-19’un dünyadaki en kırılgan topluluklar üzerindeki kötü etkilerinin önüne geçebilmek amacıyla geniş kapsamlı bir insani yardım planı devreye soktu.
“Cinsel suçlar kırmızı çizgimizdir diyen iktidarın yaptıklarına bakınca çizgilerinin kapkara bir çizgiye dönüştüğüne tanıklık ediyoruz. Önlem almadan salgını fırsat bilerek yapılan infaz taslağı, yaşam hakkı argümanı arkasına saklanarak siyasi bir eylemi ortaya koymaktadır”