Sürekli kar arttırmaktan önce insanlığın ve gezegenin refahını düşünen, sosyalist, feminist ve ırkçılık karşıtı bir dünyanın hem mümkün hem de gerekli olduğunu biliyoruz.
Politik tutumların yarattığı toplumsal sonuçlar, dünyanın birçok ülkesinde karantina sırasında artan ataerkil şiddetten ayrı düşünülemez ya da görmezden gelinemez.
Deneyim yok, mücadele yok, araştırma yok. Peki nereden geliyor bu “bilgi”? Erkeklikten… Gücünü nereden alıyor? Erkek dayanışmasından…
Ingeborg Bachmann’ın romanları ataerki ve faşizm arasındaki ilişkiyi acımasız bir netlikle açığa çıkarır.
Kadına yönelik şiddetin hem kişisel hem de toplumsal bakış açılarında nasıl bir yol katettiğini anlatan bir manifesto onunkisi.
Spoiler: İstanbul 10. sırada
Sanja Ivekovic Doğu Avrupa sanat tarihinde kendisini feminist sanatçı olarak tanımlayan ilk kadın sanatçılardan biri ve işlerini müzeye değil, çok kişinin göreceğinden emin olduğu yerlere koymayı tercih ediyor.
Gazeteciliğin kadına şiddeti gizliden gizliye pohpohlamayı bıraktığı ve bunun için bilimi kullanmadığı müspet bir istikbal dileğiyle.
“Kadın konulu” sosyal sorumluluk projelerinin beklediği teşekkürü onlara vermeyi reddediyorum.