Son iki seneki yürüyüşler, devlete, sahip olduğu tüm güce ve mevziye rağmen etrafının lubunyalarca çevirili olduğunu göstermiş oldu.
Gerçek kurtuluştan geçen yol, Azerbaycan ve Ermenistan halkı arasında feminist ilkelere dayanan ve kökten gelen bir örgütlenmeyle mümkün olacak. Bu süreçte birbirimizden uzaklaşmayacak, birbirimize daha çok kenetleneceğiz. Bu baskıcı koşullara ve güç dinamiklerine cevabımız feminist devrimle olacak.
Kâbe’yi dönmekse (tavaf) “kurumsal mesele”, Kâbe’ye dönmeyelim mi?
Mafyalar ekranlarda dönedursun bir meydanda buluşup hep beraber dans eden bir halktan daha güçlü değiller. Bu aralar hatırlamamız gereken şey tam da bu belki.
İnsanın yaşamın, tarihin, bilimin merkezinde kendine biçtiği konumla, bu konumdan hareketle kurulan bütün ayrıcalık ve ayrımcılıklarla da hesaplaşmak gerekecektir.
Eylemlerimiz, yöntemlerimiz toplumumuzun geleceğini belirliyor. Özgürlüğe, toplumdaki pek çok insanı gaddarca ayrımcılığa, şiddete maruz bırakarak ulaşırsak, o türden bir özgür toplumda yaşamak isteyecek miyiz gerçekten?
Filistin’de geçen iki haftanın günlüğü ya da Filistinlilerin tabiriyle “felaket turizmi” notları.