Birleşmiş Milletler Örgütü’nün 20 Mart’ta Cenevre’de paylaştığı bir rapora göre, Molla rejimi yalnızca 2023’ün ilk üç ayında en az 140 insanı göstermelik mahkemelerde yargılayarak idam etti, 2022’deyse bu rakam en az 500’dü. Ayrıca protestoların başladığı tarih olan 2022 Eylül’ünden beri en az 527 kişi dövülerek ya da kurşunlanarak öldürüldü.
Bu öncü sloganı alıp, daha düne kadar varlıklarından haberdar olmadıkları kadınların mücadelesini estetize eder şekilde oryantalist imajlarla birleştirerek kullanan Batılı sanat kurumları, hayatlarını riske atan protestocuların taleplerini nitelendiren nüansları görünmez kılarak suç ortaklığı yapıyor.
Sorgulayan ve boyun eğmeyen sanat egemenlerin tarihine ve kültürüne baş kaldırabiliyor, kendini barbarlığın karşısında konumlandırabiliyor.
Bizler ölümü düşünmekten özgürleştik. Ölümü ardımızda bıraktık; korkularımıza dokunacak yakınlıktayız ama bedenin sıcaklığıyla onların da önünden koşuyoruz.
Kürt, Türk, Arap ve Beluc feministleri, hepimize dayatılan çeşitli tahakküm biçimlerinin kesişimselliğini ilerici bir şekilde, yani etnik baskının patriarkal tanımlamalarının ötesinde, yeniden tanımlamak için bize katılmaya çağırıyoruz.
İran’da kadınların öncülük ettiği bu mücadele yalnızca teokratik, baskıcı ve şedit bir rejimi yerinden etmenin yeterli olmadığını; çarpık bir din anlayışı ve yorumunun da içini oymamız gerektiğini gösteriyor.
How has the feminist movement across the world braved through 2020? What awaits us in 2021?
Dünyanın dört bir yanında feminist hareket nasıl bir sene geçirdi? 2021’de bizi neler bekliyor?
“Seyahatten gayrı deva bulamadım.”
Farsça söylemeseler bir Sezen, bir Nükhet, bir Nilüfer okuyor sanacak kadar bize yakın ama artık çok uzak bir dönemin güzellikleriyle başbaşa bırakıyoruz sizi.