Kendimizi üstümüzde öteden beri iktidar sahibi olanlar tarafından bize verilen etiket ve kimliklerin hapishane hücrelerine kapattığımızda, sahneleyeceğimiz şey en iyi ihtimalle bir hapishane isyanı olur. Devrim değil.
Ama sahiden, bugün Şebnem Hoca konuşmayacaktı da kim konuşacaktı? Ya da soruyu tersten soralım: Bugün Şebnem Hoca konuşmasa, biz yarın konuşabilecek miyiz?
Hayatımız boyunca içine girip çıktığımız çeşitli kurumlar ve çatılar, kendi içlerindeki öznelere nasıl haysiyet konumları aftediyor? Yaşayanların ve bazen de ölenlerin haysiyetlerinin başına neler geliyor?
Harper’s dergisinde yayınlanan bir mektup güçlülere yönelik eleştirileri ifade özgürlüğünü susturmakla karıştırıyor.
Nefret üreten söylemleri ifade özgürlüğü olarak sunan mekanizma nasıl işliyor?
“İfade özgürlüğü, eğer çok sayıda insan ifade özgürlüğünü umursuyorsa mümkün olur.”
Barış İçin Akademisyenler grubunun yayınladığı imza bildirisiyle su yüzüne çıkan cinnetin ilk 5 günü.
Birdal’la vicdani reddi, içinden geçtiği süreci, öncesi, sonrası, ailesi ve hayatıyla ilgili konuştuk.
“Azerbaycan’da erkekler genelde bu sebepten polisten uzak gezmeye meyleder. Azerbaycan’da erkekler genelde bu sebepten polisten korkarlar. Erkekler polisle yüzyüze gelseler, onların da cebinden narkotik madde çıkabilir. Kadınlarsa ayrı mesele.”