Bugün Medeni Kanun’u, tekil bir perspektiften, sadece çokeşlilik ve nafaka meselesiyle tartışıyoruz. Tartışmayı yürütürken, siyasal iktidarın kültürel kodlarının sesini çok sık duyuyor, medeni hakların bu toplumun kadınları için fazla ve bol olduğuna dair eksik ve yanlış anlatıya maruz kalıyoruz. Halbuki bakmamız gereken yer, bu hakları kazandığımız kadın mücadelesi olduğu kadar, bu hakların hiçbiri kayıt altında değilken ve devlet bütün kurum, kuruluş ve görevlileriyle kadınların üstüne gelirken dahi kadınların aynı haklar için verdikleri tekil mücadeleler.
Yargıda “hoşgörüye” ve “kadın suçluluğunu ciddiye almamaya” dayanan tutum, kadınları hapishane içerisinde de ciddiye alınmayan, faillikleri görmezden gelinmiş ve silinmiş karakterlere dönüştürdü.
Toplum ve hukuk, son derece planlı ve organize suçları doğrudan işlemiş yahut iştirak etmiş fail kadınları nasıl görüyor?
2012’den bugüne uzanan bir tarihçe: Nevin’in yargılanması ve feminist yol arkadaşlığı…
Livata üzerine yapılan her bir hukuki yorumun kendi tarihsel bağlamı içerisinde anlaşılması gerekir.
Kamu davası mağdura ve topluma ne vaat eder?
Seks sırasında partnerin rızası olmadan prezervatifin çıkartılması cinsel suçtur. Bu yaşta adamlara preservatif kullanmaları gerektiğini hala ben mi öğreteceğim?
“Duruşma salonunda resim çekmek, video ve ses kaydı yapmak kesinlikle yasaktır.”
Problemlere dikkat çeken sesleri suçlamak yerine değişmemek için direnen iktidar yapılarını eleştirmeliyiz.