Oscar’larda kazanan, yarışan adaylardan çok sanatçıların, yapımcıların, yönetmenlerin savaşa dair pozisyonunu merak ettiğimiz bu yıl, bana sorarsanız her yıl kadar bayık ve tahmin edilebilirdi.
“Her şeyi gördüm” ile “hiçbir şey görmedim” arasında bir yerde durabilmenin olanaklarını araştırmak, bir hakikati işliyor olmanın etik-politik boyutlarını da düşünmek zorunda mı kalacağız?
Tanıklığın gerçekleşmesi için açıkça görünür – veya okunaklı – bir gerçeklik mi gerekir?
iktidarın israil karşıtı retoriğine tepki duyanlar, israil/filistin çatışmasını ya laiklik/islamcılık çatışması üzerinden ya da kürt sorunuyla paralellik kurarak okuyor. ikisi de gerçeği anlamaktan uzak.
Travmatik olan’la kurulan ilişki travmatik olmak zorunda mı?
1985’ten, öylesine bakıp geçecekseniz belki iyi hissettirecek bir fotoğraf.
Holokost tişörtü bir yana, başka kültürlerin nesilden nesile ilettiği, onu hep kullanmış olanlar içim anlamı olan bir desenin, aksesuarın, malzemenin hiçbir bağlam verilmeden fincandan dona her şeyde kullanılıp pazarlanmasıyla ilgili hisleriniz neler?