“Benim işlerim, görebilmek için hafifçe ona doğru eğilmeyi ve yaklaşmayı gerektiriyor ki bence her canlı ve dünya o ilgili ve meraklı bakışı hak ediyor.”
Metalle uğraşan bir kadın olarak şunu çok duyuyorum: “Bu erkek işi değil mi, bir kadına göre çok iyi yapmışsın, erkek gücü ister.” “Hayır, bu tam da kadın gücü ister,” diyorum. Karşı taraf aslında iltifat ettiğini sanıyor ama fark etmeden ötekileştiriyor.
Buić’in tekstile yaklaşımı, işin yüzeyi boyunca ritmik olarak düzenlenmiş kıvrımlar, katmanlar ve çıkıntılarla nitelenir.
Genel olarak ‘iyi bir şey yapmıyorum’ hissi hâkim bende. Ama sadece ‘iyi bir şey üretmiyorum’ değil. ‘İyi bir insan değilim,’ ‘iyi bir sanatçı değilim,’ ‘iyi hiçbir şey değilim’.
Memeleri, kalçaları ve kadınlıklarıyla Orduluları canlarından bezdirdiler.
30 yıldan fazla bir süre baştacı edilen sergi, insanların ırk konusundaki fikirlerinin değişmesiyle müze için baş ağrısı olmaya başlamış.
Heykeltıraş Susannah Zucker, travma, atletiklik, kırılganlık, ruhsal sorgulama gibi pek çok farklı bedensel deneyimi heykellerine yansıtmanın yollarını araştırıyor.
Pek çok sanat eleştirmeni büyük heykeltraş Rodin’in çalışmalarını Camille öncesi ve sonrası olarak ayırır. Camille kimdir?
Bir ev ve kadın bedeni birbirlerine dönüşerek, birbirlerini tamamlayarak, yer yer de karşılıklı varlıklarını eksiltip, artırarak var oluyor (ve burada boğazıma bir el yapışıyor sanki!)
Bu heykeli göreniniz var mı? Bakınca ayak parmaklarınızdan başlayıp bedeninizden yukarı doğru çıkan bir sıcaklık hissediyorsunuz değil mi? Zihniniz yavaş yavaş ele geçiriliyor…