“Hafıza sahası”ndaki mücadelede, bir müze, unutturmanın, silmenin enstrümanı olarak iş görürken bize düşen, onun sustuklarını tekrar tekrar söylemek: Bu coğrafyada sadece Türk anne ve çocuklar yok. Burada yaşamış, sürülmüş, zorla kaybettirilmiş, soykırıma uğramış, katledilmiş, planlı saldırılarla kovulup arkalarında kalan her şeye el konulmuş, yetim bırakılmış, kuyulara atılmış, yakılmış, köy meydanlarında kurşuna dizilmiş, kentlerin orta yerinde arkasından vurulmuş, tanklarla ezilmiş, cenazesi sokakta bekletilmiş, cenazesi buzdolabında saklanmak zorunda kalmış, kuşaklar boyu taşıdığı acıyla ve yine de diliyle, kültürüyle hâlâ var olma mücadelesi veren ve böylece yaşayacak anne ve çocuklar var.
Filmin büyüsü, bittikten sonra da devam ediyor olmasından geliyor. Geçmiş aslında hiç geçmiyor. Filmi izledikten günler sonra aklınızda kalanların sizi giderek daha çok etkilemeye başlıyor olması sürpriz değil.
Demans ve alzheimer olgularının hangi politik ve sosyal koşullarda özneleri etkisi altına aldığını tartışmak feminist perspektif açısından bir gereklilik.
Amacı dinlediği deneyimleri bir sanat eserine dönüştürmekten ziyade bu hikâyeleri unutmanın boşluğundan çekip çıkarmak ve görünür hale getirmek
Tuğluk’un sağlık durumunu, demansa yakalanmasına neden olan süreçleri ve tablonun hukuki boyutunu avukatı Reyhan Yalçındağ Baydemir’le konuştuk.
2mi3museum projesiyle, insanlara kendi ailesinin arşiviyle nerelere temas edebileceklerini göstermeye çalışıyorum. Ufacık bir arşivin şehir ve kimlik hafızası için işte bu kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalışıyorum.
Kürdistan’da sineklerin insanlardan daha iyi durumda olduğu şeyler yaşandı. Ama bunu öylece anlatamadım.
Hafıza ve hayallerimiz arasına bir ip gerer Emine Sevgi Özdamar.
Rüyanın zaman içinde kendini açıp çoğaltarak koca bir dünya ören bağlantılarını tüketmenin, bu dünyaya bir ev gibi yerleşmenin olanağı var mı?
Son aylarda, sessiz ve derinden giderek okuyucularını mest eden bir web sitesi var. Adı Şenlik.