Ne bok yedik de ataerkiye saplandık? Buradan nasıl çıkarız?
Kadınların hayatta kalmak ve başarılı olmak için, önlerindeki engellerle günbegün başa çıkarken geliştirdiği yöntem ve tepkilere neden patolojik gözle bakıyoruz?
Bu yazı, fakültedeki alışıldık cinsiyetçiliği sıradan, gündelik bir şey haline getiren ortamla ilgili.
Eğitim düzenine, devlete, din sömürücülerine rağmen sesimizi yükseltip çekin ellerinizi çocuklarımızdan demeliyiz.
Kullandığımız neredeyse her alet edevatın, toplumsal alanların, hizmetlerin, ilaçların, her şey erkek odaklı tasarlanırken…
Pembe ve kırmızı erkeklerde öldürücü sonuçlar doğurabilir, lütfen arabalı tişörtlere yöneliniz.
İki kişilik tekneyle minik minik açılıyoruz, Haliç’in etrafında oturan türlü çeşit yaştaki erkekten sesler geliyor: “Kızlar batarsınız, açılmayın açılmayın. Bak şimdi nasıl ters dönecekler, tiplere bak.”
Hikâyenizi anlatmanın ve anlattığınız hikâyenin kabul görmesinin, size inanılmasının insana verdiği duygusal boşalma ve güçlenme hissini, hele ki böyle hikâyelerin çokça görmezden gelindiği veya savuşturulduğu bir dünyada hafife almamak gerekir.
Homo Demonstrans’a (gösteren adam) kısa bir bakış: nerelerde karşınıza çıkar, kendini nasıl belli eder, nasıl başa çıkılır.