Kadınların deneysel işçi sınıfı edebiyatı özgürleştirici ve deneyime sahip çıkan bir temsile kapı aralıyor.
Affedememenin, suçluluğun, öğretilerin, öğretilerden kurtulmanın çetrefilliğinin, cevap aramanın ve cevap bulmanın bir tezahürü The Lost Daughter.
Hafıza ve hayallerimiz arasına bir ip gerer Emine Sevgi Özdamar.
“Fantom erkeklik kavramını, kaybedilen uzuvların ağrımasını nitelendiren fantom ağrı fenomeni gibi, yitirilen erkeklik iktidarının yarattığı anksiyeteyi tanımlamak için öneriyorum.”
Kadın olmayı öğrenmekle bir sabotöre dönüşmeyi birleştiren bir varoluş kalıbı…
Rooney’den Filistin öncülüğündeki, ırkçılık ve şiddet karşıtı, tabandan örgütlü Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar (BDS) hareketine destek.
Kitapta başlangıç zamanlarından günümüze feminist okumaların kendine yeni alanlar açarak ilerleyip kendi iklimini yarattığına; varız, buradayız, yazıp, okuyarak mücadelemizi sürdüreceğiz denildiğine şahitlik ediyoruz.
Lubunyalık, İstanbul, sınıf, yaş ve statü gibi dinamiklerin birbirleriyle çarpışıp durduğu romanı Deniz Ne Kadar Güzel’de şatafatlı, dokunaklı ve sürükleyici bir polisiyeye imza atan yazar Yiğit Karaahmet ile bol spoiler’lı bir sohbet.
Sibil’in oyunlarında yaşam nasıl bir kurmacaya dönüşüyordu? Kadınların paylaşa paylaşa büyüttükleri, evlere sığmayan düşleri dünyayı karış karış nasıl dolaştırıyordu?
Tanrı, insanı sizin karakterlerinizin suretinde yaratsaydı, gövdemizde en eski terkten kalma insan-benzeri bir delik olurdu.