Depremin yalnız insanlar için değil tüm canlılar için yıkıcı etkilerini ve sonrasını Dört Ayaklı Şehir: Kent, Doğa, Hayvan Çalışmaları Derneği’nden Mine Yıldırım ile konuşuyoruz.
Bir döviz asmıştık, “Yaşamın kırıntılarını değil, kendisini istiyoruz” diye Kadın Savunma Ağı’nda. Bunu birlikte yapacağız, ilk adım bu. İktidarın baskılarının ötesinde halkın kurduğu dayanışmanın ve direnişin çok daha güçlü olduğunu bize yeniden hatırlatan bir deneyim oldu bu. Tam olarak buradan yeşeren bir umut var.
Korkmuyoruz, susmuyoruz, itaat etmiyoruz. Bilinmelidir ki her birimiz bu mücadelenin böylesi sistematik bir şekilde baltalanmaya ve yok sayılmaya çalışıldığı yerde yine alanlarda olmaya, haklarımızı dile getirmeye ve sözümüzü söylemeye devam edeceğiz.
“Kolektif olarak çalışmak konum ve bakış açısı bakımından her zaman bir tür çoğulluk yaratıyor. Toplumumuzun farklılık ve çoğullukla yaşama konusunda sahiden zorlandığına inanıyorum.”
İran’da kadınların öncülük ettiği bu mücadele yalnızca teokratik, baskıcı ve şedit bir rejimi yerinden etmenin yeterli olmadığını; çarpık bir din anlayışı ve yorumunun da içini oymamız gerektiğini gösteriyor.
Umutsuzluğa kapılıyorum. Ama yavaş yavaş, adım adım, ordan çıkıyorum. Çünkü aynı şeyi yapmaya çalışan insanlarla birlikteyim ve her gün biraz daha kalabalıklaşıyoruz.
Menfaatten arınmış politik dostluklar kurmamız ve ortak eyleme dayalı dayanışma ağları örmemiz gerek. Mesele, kamusal alanın parçalanmasına izin vermemek.
KOLİ gibi bir kutu, oradan oraya sürüklenebilecek, aynı zamanda bozulup tekrar kurulabilecek, tedirgin etmeyen, fazla hassas olmayan, başka bir deyişle kirletmekten, dokunmaktan, temas etmekten korkmayacağımız; dolayısıyla denemelere açık, hatta deneyip yanılmayı, deneysel olmayı göze alabilen ve teşvik eden bir yapı.
“Doğallık” iddiası bulunmayan, endüstriyel sesler ve üzerinde oynanan vokallerle yarattığı müziğin kafaları nasıl karıştırabileceğini az çok tahmin edebiliriz.
Konuşmak tahakküm etmenin değil de dayanışmanın bir aracı olsun istiyorum. Mahremiyetin perdelediği bütün acıları ortaya dökelim, yaralarımızı saralım.