Hermes’in en büyük özelliğinin oyuna davet ettiklerini soktuğu çıkmaz olduğunu da unutmamak gerekir. Birkin ise oyunda yenemediği Hermes’i saz sepeti çantasıyla oyundan çıkarak alt eder.
Eşyalarımız, ideolojilerimiz. Eşyalarımız, uzuvlarımız.
Kendinden kaçış çantasının bilançosu hayali bir alışveriş fişinde…
İki yan apartmanımızda oturan arkadaşım Özden’le sabah hava aydınlanırken ve yetişkinler hala uyurken evlerimizden çıkıp, köşenin başında buluşacak, el ele tutuşup sadece çocukların yaşadığı bir yere gidecektik.
Böyle işliyor çark, utanması gereken sen değilken bir bakmışsın kıpkırmızısın, yer yarılsa da içine girsem diyorsun. Bir söz, varlığını istemediğin bir şekilde çekiyor mağarasına ve seni oracıkta mıhlıyor.
““Zorunda kalmak” çok geniş sınırları olan bir yer. Hayattaki en korkunç şeylerden biri evini ve yurdunu bırakıp gitmek zorunda bırakılmaktır derken kendimi bu zorunluluğa elbette dahil edemiyorum. Yine de zorunlu olarak bizim de bir hikayemiz var.”
Son gün. Yine son gün. Hep son gün.
Hem sergiye gelemeyecek olanlar için hem de sergiye gelebilecek ama henüz gelmemişlerin aklını çelebilmek niyetiyle hafta boyunca Hadi Ben Kaçtım yazılarını, fotoğraflarını burada paylaşacağız.