Üniversite özerkliği Türkiye’de her ne kadar anayasa ile güvence altına alınmış olsa da, üniversiteler 2016’da yaşanan darbe girişiminin ardından ülke çapında boyunduruk altına alındı.
Hayatımız boyunca içine girip çıktığımız çeşitli kurumlar ve çatılar, kendi içlerindeki öznelere nasıl haysiyet konumları aftediyor? Yaşayanların ve bazen de ölenlerin haysiyetlerinin başına neler geliyor?
Cuma fragmanları vesilesiyle, sinema yazmaya başlama deneyimim üzerine düşünürken galiba ilk kez net bir şekilde bu süreç kafamda kadınlar ve erkekler üzerinden kuruluyor ve çokça anlattığım tüm bu anekdotları ve izlenimleri ilk defa bu gözle görüyorum.
Yeni muhafazakarlıkta Türkiye model ülke mi? Yunanistan bizi mi takip ediyor?
İnsan harici tüm hayvanlar, çeşitliliğini hayal etmesi dahi zor sömürü biçimleri göz önüne alındığında çoğa ayrılır. Hayvan hakları savunucuları olarak taleplerimiz açık; “eşit, adil, yaşanabilir bir dünya için Hayvan Hakları!”
Akademiye özgürlük ve demokrasi!
Üniversiteler kayyumların değildir, onlar gidecek ve bizler kalacağız. LGBTİ+’lar da bu mücadelenin en görünür öznelerinden biri olarak var oldular ve var olacaklar.
Mücadeleyi mesken tutmaya olan ihtiyaç her şeyden fazla. Üniversitelere de öyle. Bir mücadele mekânı olarak üniversitelere. Uyumu değil uyumsuzluğu, kabulleri değil soruları, tektipleştirmeyi değil çoğulluğu ufkuna yerleştirecek üniversitelere.
Denizli Anadolu Lisesi kültürü kime benziyor?
“Bir şeye üzüldüysem o da budur; beni ‘yabancı’ olduğum için ayırmak, farklı görmek. Ben bu ayrımları YÖK’e bırakıyorum.”