İsmet Doğan’ın resimlerinden fışkıran bilinçdışı öğeler izleyiciyi heyecanlandırmakla kalmıyor, onu düşünmeye de sevk ediyor. Bilinçdışı dünyaya, iç nesnelere, iç dünyaya ait bir dizi duygu ve duygulanıma, çarpıcı betimlemelerin logosla buluşmasına tanık oluyoruz.
Kafamın içinde bir minyatür baba var artık. Hayatın her anında orada, aklımın bir köşesinde, devamlı beni yargılıyor, suçluyor, eksik ve yetersiz buluyor.
Babamın ölümünün evimizde ortaya çıkardığı yeni yaşam modeli.
Annem içine çekildikçe etrafındaki alan daha da büyüyor sanki. Babam çoğaldıkça annem azalıyor.
Babasının fiziksel ve ruhsal istismarından hayatta kalan, önce kendisine, sonra da çocuğuna iyi bir ebeveyn olmayı öğrenen bir kadının hikayesi…
Benim ruhumu sürükleyen, bende alev haline geçen bir şey var, o da sanat aşkıdır.
Bir kadının, sırf kadın olduğundan babasıyla arasında gelişen ve kendi olmakta ısrar ettikçe büyüyen mesafe bu hayattaki en acımasız şeylerden biri değil mi?
‘Arkadaşlarım üstüme fazla düştüğünü düşünüyor ama babam hayatımda büyük bir destek.’
İnsan 30’una girerken 20’li yaşlarının öne çıkan olayları üzerine biraz daha yoğun düşünüyor galiba. Benim 20’li yaşlarımın öne çıkan olayı babamın ölümü oldu.
Posta’dan sanat haberi görünümlü “Söylerim babana”