Size dün akşam yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. 21.45’te Beşiktaş’tan Kadıköy vapuruna bindim. Dışarda oturuyordum. Tam bir yaz akşamıydı, İstanbul’u izliyordum. Gezi Parkı’ndan yükselen dilek fenerlerini izlerken herkesin farklı yerlerden aynı dilekleri dileyip gönderdiğini düşünüyordum. Oradan uzaklaşırken içimde hem biraz üzüntü hem de büyük bir gurur vardı. Buraya kadar her şey güzeldi. Direnişi, insanları düşünüyordum ve mutlu oluyordum. Bir kez daha İstanbul’u ne kadar sevdiğimi, insanını ne kadar sevdiğimi düşünüyordum; fakat çok geçmeden bana bir hatırlatma yaşattı sanki düşüncelerim.
Olan şu: Bir ara kafamı çevirdim içeri doğru, tam hizamda bir adam vardı. Elinde telefonu vardı ve telefonu tam görüş alanımdaydı. Telefonunun ekranında bir kadın bacağı fotoğrafı açıktı. Bunu gördüm ve kafamı çevirdim. Uzağa doğru baktım ve o sırada karşısında bir kadının oturduğunu fark ettim. Kadın saçını yaptırmış hafif süslenmiş ve şıktı. Adamın tam karşısında her şeyden habersiz bir şekilde oturuyordu. Üzerinde siyah bir şey vardı. Daha sonra rastgele yine kafamı adamın telefonuna çevirdiğimde fotoğrafı birisine mesaj gönderdiğini gördüm. Öyle olunca kafamda bir şimşek çaktı ve “acaba?” dedim. Fotoğrafa dikkatle bir göz attım, siyah dize kadar bir elbisenin aşağısından görünen bir çift bacak ve kot pantolonunun üstünden çekilmiş bir kare. Adamın kot, kadının da elbise giydiğini göremediğimden önce emin olamadım. Kafamı çevirdim ve bakmamaya karar verdim. Kendimi olamaz diye ikna etmeye çalışırken bir 10 dakika geçti. Sonra dayanamadım tekrar bir bakayım dedim ve ne göreyim! Adam bildiğiniz cep telefonuyla kadının bacaklarının fotoğrafını çekiyor hatta gittikçe de yakınlaştırıyor zoom’la. Bunu görür görmez ayağa fırladım ve oturan herkesi yarıp geçtim, içeriye koştum. Kadın o sırada telefonuyla meşguldü. Yanaştım ve duyulur bir sesle dedim ki: “Pardon hanımefendi, karşınızdaki beyefendi telefonuyla bacaklarınızın resmini çekiyor!”
Bir sessizlik oldu, adam yerinde rahatsız bir şekilde debelenmeye başladı, kadın ise şok ifadesiyle adama bakıyor. Bir an şaşırdım yoksa tanışıyorlar mı, ben mi salaklık yaptım diye. Ve devam ettim: Pardon tanışıyor musunuz siz dedim? Kadın hayır anlamında kafasını salladı. Şoktaydı. Adam “Ne diyorsunuz siz” diye bana çıkışmaya kalktı; “Ben twitter’dan resimlere bakıyordum” dedi. O zaman gösterin son çekilen fotoğraflarınızı görelim, dedim. Tabii ki bir şey gösteremedi. “Ne diyorsunuz siz, saçmalıyorsunuz ben twitter’a bakıyordum” dedi bir kez daha telefonunu gösteriyormuş gibi yaparak. “Ben böyle bir şey için niye yalan söyleyeyim, söyleyin bana” dedim sinirim zıplamış bir şekilde. “Dışarıda oturuyordum tesadüfen gördüm, kalktım geldim” dedim. Daha sonra kadın hiçbir şey söyle(ye)meden oradan kalktı, bana teşekkür etti. O sinirle adamın yüzüne sadece “AYIP!” diye bağırabildim. Sinirden her yerim titriyordu. İki dakika kadının yanında oturdum, kendimi toparlayınca “iyi akşamlar” deyip uzaklaştım oradan.
Şimdi size sesleniyorum arkadaşlar! O kadının yerinde ben de olabilirdim, sen de olabilirdin, arkadaşın da olabilirdi, kardeşin, ablan, sevgilin, eşin, hatta belki annen bile olabilirdi. O durumda benim yerimdeysen lütfen SUSMA SES ÇIKAR! Haddini bildir. Bunu kendine saygın için, o kişiye saygın için ve onun yerinde olabilecek bütün kadınlara saygın için yap. BU TACİZDİR. TACİZE GÖZ YUMMA!
Eğer ki sözlü ya da fiziksel herhangi bir tacize maruz kalırsan da SUSMA SES ÇIKAR! Kadın arkadaşlarım sizden rica ediyorum sessiz kalmayın. Korkmayın; ben, sen, o hepimiz yanınızdayız.
Hayatın her alanında, hakkın için: SUSMA SES ÇIKAR!
Ana görsel: Mira Shihadeh. Kahire’den bir graffiti.