"Yahu ne yaptınız diyemiyorum kimseye, biliyorum genç kalma işi çok ciddiye alınıyor."

ECİNNİLİK

Somon DNA’sı Cildimizde Ne İşe Yarayacak?

İstanbul’un en kalabalık meydanlarından birinde yeğenimle yürüyoruz, henüz minibüsten indik. Minibüs şoförleri sanki yeni bir âdet çıkarmışlar, kenara yanaşmadan yolun ortasında bırakıyorlar yolcuları. Caddenin ortasında indikten, birkaç arabanın bize çarpma tehlikesini atlattıktan (ve bu “toplumsal” soruna kısaca değindikten) sonra yürümeye başladık hızla. Pat önümüzü bir kız çocuğu kesti. Yüzüne dikkatle bakınca sadece bedenen küçük olduğun fark ettim, yaşı belki yirmilerin başında. Yüzünün yarısını kaplayan numaralı gözlükleri var, kısacık kesilmiş saçları kirpi gibi. Gülerek bakıyor bize ve doğrudan beni hedef alıp diyor ki: Abla iki dakikanı alabilir miyim, yukarıdan beni seyrediyorlar, tanıtım yaparmış gibi görünürsem 5 lira kazanacağım!

 

Hızlı hızlı söylüyor bunları, dünyanın en sevimli insanı sanki o gözlüklerle, hayır demek imkânsız, yukarıdan da bakıyorlar. “Ne tanıtımı?” diye sordum: Abla bak yukarıda güzellik salonumuz var, sen benimle beş dakika konuşur gibi yaparsan, ben sana anlatır gibi yapayım, bana 5 lira verecekler.

 

İki dakika oldu beş dakika bir anda, gözümden kaçmadı değil. “Tamam” dedim yine de. E peki ne konuşacağız? Abla ben sana anlatayım yine de bak cilt bakımı yapıyoruz, kalıcı makyaj yapıyoruz başka güzel şeyler de var. Aceleniz de var belki ama… diye devam ediyordu sözünü kestim. “Hiç gitmedim ben güzellik salonuna, hiç yaptırmadım bakım da, sen bana başka şeyler anlatsan, havadan sudan?” Birden başka bir faza geçtik bunun üstüne ve aslında hiç de istediğim yere gitmiyor konuşma: Abla sen şimdi yukarıya çıkar da sorular sorarsan ben 5 lira daha kazanacağım aslında.

 

Bir sıkışıklığın içinde buldum kendimi, yeğen kolumu çekiştiriyor, teyze geç kalacağız.

 

-Dedim ya ben bilmiyorum bu alemleri hiç, ne soracağımı bile bilmem.

 

-Abla bir yukarı çık sen ben sana liste vereyim bak, içinden birini seç sor.

 

Sonra bir anda bir merdivenden yukarı çıkarken, ayağımıza galoşlar giyerken, bir kapının eşiğinde bizi karşılayan iki başka kadına merhaba derken buldum kendimi. Gözlük de arkamızda gülümsüyor, kaşla göz arasında: “Ne işler açtın başıma” dedim, ikimiz de gülüyoruz. Listeye bakmam acilen bir soru bulmam gerekiyor, liste upuzun. Ben hem o kapının, hem enikonu bilmediğim bir dünyanın eşiğindeyim.

 

Lazerle cilt bakımı, kalıcı makyaj, piiling gibi şeyleri biliyorum da, listede aşina olmadığım birtakım kelimeler de var: Velashape, selülit azaltıcı tedaviymiş mesela, jetpeel diye bir şey var, botoksu biliyorum onu geç, PRP neyin kısaltması?

 

Böyle tertemiz, bembeyaz bir ofise girdik, muayenehane gibi biraz. Kapıda bizi karşılayan iki kadınla oturduk karşılıklı. Nasıl yardımcı olabiliriz? Bilmiyorum ki!  “Sizin o aşağıdaki cimcime sürükledi de bizi buraya” da diyemem. Listeye hızla bir kere daha bakıp, “Ben cilt bakımıyla ilgili bilgi almak istiyorum” dedim. “Tabi” dediler.

 

Çok garip bir durumun içindeyim, numara yapmak istemiyorum, karşımdakileri kandırıyor olma halinden hiç hoşnut değilim. Bulabildiğim en genel soruyla başlıyorum böylelikle. Yeğenim bir fırsatını bulup teyze ne yapıyoruz burada diyor. Bilmediğimiz bir aleme girdik, bilgi alacağız, zararı yok deyip geçiştiriyorum. Gözlerini deviriyor. Bir çeşit gazetecilik gibi düşün diyorum, ikna olur gibi oluyor. Kendisi 19 yaşında, böyle şeylere hiç ihtiyacı yok tabi.

 

Karşımdakilerden biri cilt bakımıyla ilgili en çok yaptırılan uygulamalar hakkında üstünkörü bilgi verdikten sonra: “Mesela…” diyor, “sizin cildiniz için PRP uygulaması önerebiliriz.”

 

Listede gördüm onu, evet.

 

-Nedir o tam olarak?

 

-PRP sizi cildiniz için çok uygun, zamanın getirdiği yıpranmaları geriye döndürüyor.

 

Biraz alınıyorum burada.

 

-Zamanın getirdiği yıpranmalar mı?

 

Gülüyor, yaşımı soruyor.

 

-Söylemek istemiyorum.

 

İçin için tahmin etsin istiyorum aslında, güya test yapıyorum, bakalım anlayacak mı?

 

-Cilt bakımı olarak ne yapıyorsunuz?

 

-Yüzümü yıkıyorum.

 

-Yani zamanla doğal olarak cildimiz eskiyor, hava kirliliği, güneş, stres de etkili. Bu dudağınızın kenarındaki çizgiler mesela…

 

Dünya başıma geçiyor.

 

-Çizgiler mi? Daha geçende baktım yoktu. Kaz ayağım bile yok benim, 40’ı geçtim (kendimi ispat edeceğim diye yaş da ağzımdan kaçıverdi).

 

-Tabi tabi, olur bunlar, normal kabul etmek lazım, fakat PRP ile bunları yok ediyoruz. PRP kök hücre tedavisi, sizden kan alıyoruz laboratuvar ortamında işliyoruz ve tekrar cildinize uyguluyoruz.

 

Yeğenimden garip sesler çıkıyor, derin bir nefes alma.

 

-Kök hücre mi?

 

-Tümüyle bilimsel bu yöntem. Aslında size bir de somon DNA’sı da uygulayabiliriz. Boyun bölgenizde bakın…

 

Bir tür sızlanma, mırıldanma arası kısık sesle:

 

-Somon DNA’sı ne? Somonlara yazık olmu…! (girme girme oralara girme. Elim de boynuma gidiyor istemeden)

 

Her şeye itiraz etmeye and içmiş gibiyim, somon DNA’sı işi hiç yatmıyor kafama. Ne hale gelmiş bu işler, somonların DNA’sını almak kimin aklına gelir? Ben zaten yirmi sene geriden mi takip ediyorum olanı biteni acaba? Zihnimde Ayşen Gruda’nın muhtelif filmlerde suratına pudralı, kremli maskeler yaptığı halleri canlanıyor.

 

Sohbet uzuyor da uzuyor. Bizim gitmemiz lazım artık, kaç seans dediniz, ooo uzun sürüyormuş, nasıl oluyordu şimdi bu iş, o zaman ben biraz düşüneyim, randevu için ararım belki sizi.

 

Toparlandık, kapıya doğru giderken: Yalnız ücret hiç sormadınız dediler. Eyvah, foyam çıktı meydana, bir telaşa kapıldım. Hah, evet ücret ne kadardı?

 

Merdivenlerden hızla inerken güç bir durumdan kurtulmuş olmanın hafifliği var üzerimde, fakat kafam çorba gibi. Çizgiler dediler, boyun dediler, kök hücre, somon DNA’sı… daha başka şeyler de vardı listede. Yeğenim: Teyze yaptırmayacaksın değil mi? diyor. Net bir: Hayır. Hop cimcime yeniden karşımızda merdivenin sonunda: Abla çok teşekkür ederim. Gülümsüyoruz karşılıklı.

 

Kocaman bir dünya bu böyle anlaşılan, güzellik, kişisel bakım, gençleşme, yaşlanmama… Buraya giren bir daha da çıkamıyor sanki gibi bir his var içimde. Bir de benim gibiler var, sudan, yüz yıkamadan medet umup gerisini dert edinemeyenler. Sonra bu deneyimi anlatınca ortaya çıkıyor, altı kişi varmış yakın çevremde somon DNA’sı işine giren. Acılı da bir işlem olduğunu söylüyorlar, ama değiyormuş, değişim gözleniyormuş. Yahu ne yaptınız diyemiyorum kimseye, biliyorum genç kalma işi çok ciddiye alınıyor, dev gibi endüstri var. Sadece Türkiye mi, olmayan memleket yokmuş, kök hücre tedavisi ne kadar yaygınmış kadınlar arasında. Oysa, bu yüzü genç tutma meselesinde anneniz neyse siz de osunuz gibi geliyor bana, bu kanaatimi değiştiremiyorum (türküsü bile var: annene bak gör halini diye). Fakat deneyimleri paylaşıyor muyuz bu konuda acaba yeterince, bu işlere girenler uluorta söylemekten kaçınıyor mu yoksa biraz? Belki iyi gelen şeyler var ve iyi gelmeyen uygulamalar da, nereden biliyoruz? Yüzümü dert etmiyorum da ellerimin yaşlanacak olması fikrinden dehşete kapılıyorum mesela ben de biraz, saklayamayacağım. Ellerimi büyüteçle incelediğim oldu bu uğurda. Yaşlanıyor olmanın nesi iyi değil aslında tam olarak? Tüm güzellik endüstrisi bu basit, en temel sorunun verilmeyen cevabına dayanmıyor mu biraz?

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHamilelik Başarıysa Düşük Yapmak Ne?
Hamilelik Başarıysa Düşük Yapmak Ne?

Düşük yapmak bir gün ancak anne olarak tamamlanacağını düşündüğün kadınlığın için utanç verici bir aşama sanki.

SANAT

YKadınlar Mükemmel
Kadınlar Mükemmel

Kadınlar, yerliler hep verdikleri mücadeleyle, gördükleri şiddetle resmediliyorlar, ben onları mutluyken göstermek istiyorum"

ECİNNİLİK

YDağların Arkasında Çocuklar
Dağların Arkasında Çocuklar

Sosyal Hizmetler Binası bir yokuşun üstünde. Dördüncü katı "Evlat Edinme Birimi." Bu kata gelene dek zaten uzun olan yol, meğer daha da uzunmuş.

Bir de bunlar var

Kezban Paris’te (olmasa da Avignon’da)
Zorabad’da Boş Şeylerin Dönüşümü
Caroline de Maigret

Pin It on Pinterest